James JOYCE, Dublinliler


Biliyoruz ki Joyce DUBLİNLİLER kitabını o pek meşhur ULYSSES kitabını yazmadan çok önce kaleme almıştı. Kimi çevrelerce Joyce'un edebiyat dünyasında isim yapması ULYSEES eseriyle ilintilendirilir ve DUBLİNLİLER 'in tanınmasında da ULYSEES'nin payı olduğu söylenir. Ben Joyce'un bu kitabı hakkında yazmadan önce böyle kısa bir başlangıca gerek duydum nedenine gelince; yukarıda sözünü ettiğim kimi çevrelerin dillendirdiği bu görüşlere katılamıyorum zira toplam on beş öyküden mürekkep DUBLİNLİLER kitabı tanınabilmek, belli bir okuyucu kitlesine erişebilmek için bir başka eserin yardımına ve desteğine asla gerek duymayacak kadar ayaklarını yere sağlam basan, hayattan birebir kesitleri ile okuyucusunu içine çekebilen, son derece kuvvetli anlatımıyla oldukça etkileyici bir kitap,yani bu kitabın ünlenebilmesi için bana göre ULYSSES' ye hiç mi hiç ihtiyacı yoktu.
James Joyce getirdiği anlatım yenilikleri ile yirminci yüz yıl Batı Edebiyatı'nı derinden etkileyen kalemlerden biri. Henüz yirmi iki yaşında yazdığı bu eseri ilk önemli eseri olarak tanımlanır.Öyküler alışılagelmişin dışında farklı girişleri, farklı biçem ve kurgularıyla damakta müthiş bir lezzet bırakırken, çoklukla okura uzunca bir düşünme ve yorum yapma ihtiyacı hissettiriyorlar o nedenle hızlıca okunup kütüphaneye konulacak türden bir kitap değil, dönüp tekrar okuma arzusu okuru ele geçiriyor.
 
DUBLİNLİLER , İnsanın içindeki " İnsan sesi 'nin" bütün gücüyle İrlanda' da yankılanması ; gerek bir annenin, gerek korkuyla ürperen birinin, gerek aşkı keşfetmiş birinin, ya da haylazlıklarla coşan veya alıp başını gitmek isteyip de gidemeyen birinin ruhundan yükselen seslerin o on beş öyküde yankılanması. Hayallerde, hayal kırıklıklarında, hovardalıkta, hesapsızca tüketilen zamanda, nerede akşam orada sabahlarda, günahkârlıkta ve sonra ardından Tanrı'ya yakarışta , ihtiras dolu kaçak bir aşkta , piyanonun sesinde ; kısaca hayatın her yanına dokunan bu öykülerde Dublin'in, İrlandalıların sesini duyuyoruz kulaklarımızda.
 
Yazarın doğduğu ve büyüdüğü şehir ve şehrin sakinlerinin öykülerindeki kıvrak ve yalın dilde asla sıradanlaşmayan ve asla bayağılaşmayan doğallığı , abartı ve yapaylıktan uzak görkemi ve zenginliği hissedebiliyoruz.
 
Yazar öykülerini kentin farklı katmanlarında , ana caddelerinde, ara sokaklarında, kenar mahallelerinde, nehir boylarında biriktirmiş dolayısıyla bir Berlin, bir Londra, bir Tokyo ya da Paris gibi metropolleşememiş olan Dublin'i hiç değilse edebi alanda çekip yukarılara taşıyor ve kentini böylece dünyaya tanıtmış oluyor bu kitabıyla.
Kitap için sırasıyla çocukluk, yetişkinlik ve yaşlılık dönemlerini anlatan eser olduğu yönünde yapılan yorumları esere belirli bir sıraya göre yerleştirilmiş öykülerdeki kişileri değerlendirdiğimizde doğru bulmamız mümkün .Kitabın girişinde Enis Batur'un "Joyce'un Dublin'i " başlıklı kısa bir önsözü de yer almakta.
Dünyanın hemen her karışında yaşanabilecek acısı ve tatlısı ile capcanlı, tanıdık, bildik ,hepimize çok ama çok aşina öyküler Joyce'un kaleminden süzülüyor içimize ılık ılık akıyor ta o uzak küçük adadan.
 
Everest Yayınları Modern Klâsikler serisi , çeviri Mustafa Bal, 250 sayfa