Selim İLERİ, Bir Gölge gibi Silineceksin


Birkaç gündür elimden bırakamadığım bir Selim İLERİ kitabı ile haşır neşirim. Düşünüyorum da yazın rehavetli sıcak günlerinden ayrılıp, içli Güz'e merhaba deyinceye kadar geçen zaman içinde okuyup kütüphaneme yerleştirdiğim onlarca dostuma ilişkin tek bir satır bile yazmamışım. Suçluluğun galebe çaldığı tuhaf bir duygunun gelip içimi esir aldığını söylemeliyim.
 
Selim İLERİ, kendime oldukça yakın hissettiğim; O'nun duygu dünyası ile kendiminki arasında hoş benzerlikler yakaladığım değerli kalemimiz. İleri' nin düz yazıya kattığı şiir lezzeti olsa gerek beni yazarımıza bunca çeken .Tıpkı Proust' ta ve benzer yazarlarda olduğu gibi...
 
Yazar kitabında " çiziktirmelerim" diye adlandırdığı, yarım kalmış roman ya da öykü taslaklarının başlangıç hikâyelerini; yazmaya karar verip de masasının başına oturduğu andaki kendini o romanları yazmaya sürükleyen ruhsal kıvılcımlanmalarını; tamamlayamadığı romanları için yazıklanışlarını her kitabında sezilen sade bir şiirsellikle dile getiriyor.
 
....
"Kimsenin beklemediğini biliyorum.Istemediğini , talep etmediğini.Baştan sona kadar hepsini anlatmak!Dinleyenim yok . Mektuplar, mektuplarım çok zaman var ki okunmuyor.Bense, yine mektuplar mektuplar, sonsuz mektuplar yazmak!..Sözcükler usul usul gelecek diye bekliyorum."
 
Dün gece geç saatlerde okuduğum bölümün satırlarında bizatihi kendimi yaşamanın acımtırak hazzını duyumsadım.Yazma isteği, yazamama endişesi hâttâ korkusu, sözcüklerin ansızın alıp başını çekip gitmesi, bembeyaz, nokta bile konmamış boş sayfaya kederli bakışlar...Kendime itiraflarım gibiydi âdeta İleri'nin yazdıkları.Zaman zaman beni de derinden inciten bu itiraflar acıklı-gülünç bir oyun gibi dönüp durdu zihnimde saatler boyu.
 
...
" Şimdiyse...Ne yapalım...Yapılacak bir şey yok. Dostoyevski değilim.Susup kalmalı.Işıkları söndürüp yatmak, balkonun ışığı, küçük odanın ışığı. Koridorunkini epeydir açık bırakıyorum."
 
Küçük alıntılar yaptığım bu bölümü sabaha karşı bilmem kaç kez okudum? İleri'nin hüzünlü sesi içimde yankılanıyor; her okuyuşumda ses biraz daha yükseliyordu.Ve nihayet öyle bir an gelmişti ki artık konuşan İleri değildi, hayır o konuşmuyordu, ben konuşuyordum.Bu yazıklanış feryâdı benimdi.
Biliyorum, ah çok iyi biliyorum; yazmak tatlı bir tutku, yazamama endişesi ise tarifsiz bir acı.
Sözcükler asla tılsımını yitirmemeli, hep dilimizde, kalemimizin ucunda olmalı, sözcüklere hayat bahşeden duyumsayışlar hiç ölmemeli.
 
Uzunca bir zamandır okuduklarıma, "dostlarıma" ilişkin yazmayı ihmâl etmemin ardından okuduğum Selim İleri kitabı için mutlaka bir şeyler yazmalıydım.Ve işte şimdi tatlı bir huzurun kollarındayım.
 
Kalemin, gönlün bol olsun sevgili Selim İLERİ..
 
İç dünyamı titreten ,bana duygularımı yeniden deli-dolu yaşatan bu kitap Everest Yayınları' ndan çıkmış, 304 sayfa.