Virginia Woolf, Mrs Dalloway


Yakın aralarla hatta neredeyse peşpeşe okudum diyebileceğim üç kitap; üçü de bilinç akış yöntemi ile kaleme alınmış üç harika kitap.Bu sonuncusu , 20.yüzyılın Kadın Hakları Savunucusu, eleştirilerinde zehir gibi bir dil kullanmaktan kaçınmayan ,yaşadığı düzeni daima sorgulayan İngiliz yazar Virginia Woolf ' un ünlü romanı Mrs.Dalloway' di.Daha önceleri değişik öykü kitaplarını severek okumuştum; bu ilk roman denememdi Woolf'tan. 
Aslında belirgin bir konusu ve derinlikli bir kurmacası olmayan eseri kabaca "Bir Günün" tarihi diye özetleyebiliriz.Gündelik yaşamın ortasındaki sıradan günlerden birisi ama öyle bir gün ki işte o bir gün; ustaca, duyarlıklı gözlemlerin , izlenim aktarımlarının, çağrışımlar zincirinin halkalarında; gelenekleri, görenekleri, sanatı,dili, toplumsal ilişkileri ile bütün bir
" O Dönem " İngiltere'sini resmediyor .
 
Londra'nın meşhur Regent Parkı'nda başlayan gün, parktan geçenlerin ve zaman zaman birbirleriyle de karşılaşan roman kişilerinin her biri için bir dönüm, bir kırılma noktasıdır hayatlarında: Meselâ Mrs.Clarissa Dalloway o gün sadece kocasının ismi ile tanınan bir kadın olduğunu ve artık Clarissa olmadığını fark eder, kocası Richard ise o güne kadar karısına yıllardır onu sevdiğini söylemediğini düşünür, Peter Walsh sorunlarıyla uzun zamandır yaşadığı Hindistan'dan o gün dönmüş ve ayağının tozuyla eski aşkı Clarissa'yı görmüş sarsılmıştır , zavallı Septimus Warren ise içine düştüğü ruhsal bunalımından çıkışı canına kıymakta bulmuştur.
 
Mrs.Dalloway o günün akşamında vereceği görkemli davetin hazırlıkları peşinde sokaklardadır, akşam için çiçek alacaktır, Septimus da parkta yine aynı sokaklarda karanlık sonuna doğru adım adım ilerlemektedir.Ve diğerleri... Yine aynı parkta ,aynı sokaklarda günden geceye uzanan ve Clarissa'nın davetinde son bulacak olan kendi içsel yolculuklarında geçirirler bu günü.
Sokaklarda ,parkta yaşanan günün ardından roman kişileri Clarissa'nın büyük bir heyecanla hazırlandığı davette buluşurlar tek eksikle; Septimus . O çoktan canına kıymıştır. Davetin sonu , günün sonu aynı zamanda romanın da sonudur.
Woolf kullandığı bilinç akışı yöntemi ile roman kişilerinin zihninden düzensizce ve hızlıca akıp giden düşüncelerini,duyumsamalarını muhteşem bir ustalıkla aktarıyor.
Kitabın gizli kahramanı Septimus 'un ruhsal çözümlemelerinde Woolf adeta kendi iç dünyasını açıp döküyor ortaya .Zaten biliyoruz ki yazarımız da bu eserinin 1925 yılında yayımlanmasından sadece onaltı yıl sonra yarattığı Septimus kişiliği gibi yaşamına bir nehire atlayarak son verecekti.
 
Ne yaşanan yüz yıl, ne parçası olduğumuz toplumların farklılığı ; insan yaşamında zaman-mekân ve koşullar değişik olsa da kişi coşkularını, zaaflarını, aşkı, hüznü , ihtirası hep aynı biçimde yaşıyor ve insanî duygular asla değişmiyor. Dolayısıyla bu insan ve insan ilişkilerinin harikulâde işlendiği eserde de eminim her okur kendinden izler bulup ,kendi hayatını yorumlayacaktır satır aralarında.
 
Bu arada, kitabın kapağındaki fotoğrafında Woolf dünyayı ve düzeni sorgulayan gözlerle acımasızca bakıyor yüzüme -ya da bana öyle geliyor- ve bu bakışlardan tuhaf bir biçimde etkileniyorum.
 
Kitap / İletişim Yayınları, çeviri Tomris UYAR ve harika, 192 sayfa.