Dağların Bağrında Deli Deli Akan Su; Saklıkent Kanyonu


Güneyli kasaba, sevimli Dalyan'a misafir olduğum günler içinde çevreye günübirlik geziler yaptım.Ankara'dan yola koyulmadan önce nerelere gideceğimi belirlemiştim; bunların arasında Antik Kent Kaunos'un yanı sıra Saklıkent de vardı .Dağların cömert kucağına boylu boyunca uzanmış Saklıkent Kanyonu Antalya, Muğla illeri arasındaki sınırı oluşturan Eşen Çayı'nın bir kolu olan Karaçay'ın oluşturduğu bir kanyon; yüksekliği 300 m. uzunluğu 18 km . Suyun kolayca aşındırabileceği kalkerli arazide fay çatlaklarının da yardımı ile sarp ve derin bir kanyon oluşmuş. 06 Haziran 1996 tarihli resmi gazete ile kanyon ve çevresi Saklıkent Kanyonu Milli Parkı ilân edilerek koruma altına alınmış.
Yakın zamanlara kadar gezginciler tarafından bilinmeyen Kanyonun bulunuş öyküsü de hayli ilginç.Rivayete göre bir çobanın keçisi fırlar gider ; çoban kovalar keçi kaçar; gide gide kanyona varırlar , böylece bu elden ayaktan uzak görkemli su bir garip çoban tarafından bulunmuş olur .Uzun yıllar boyunca varlığından haberdar olunamadığı için de Saklıkent adı verilir bölgeye.
Kaygan kayalıklarda hışımla çağıldayan buz gibi suların içinde , hem soğuktan, hem de kayıp düşme korkusu ile hafifçe ürpererek ,tatlı bir yürek çarpıntısı ile yaşanan bu küçük macera insanı kısa bir süre için de olsa çocuklaştırıyor.
Azgın derenin içinde ,suyun akış gücüne kapılmadan geçilebilmesini sağlamak için halat gerilmiş , halat yürümeyi oldukça kolaylaştırıyor.
Kanyonun kapısında suya girebilmek için lâstik pabuçlar kiralanıyor ve satılıyor.Özel aracım olmadığı için biraz uzun ve üç aktarmalı dolmuş yolculuğu ile gittim ve döndüm, yoruldum ancak yorgunluğum gördüğüm güzelliğe değmişti..