Polonya Günlüğüm 2


Auschwitz-Birkenau' yu geziyorum
 
Krakov'un 70 km batısında Oswiecim kentindeyim; aslında hiç bir özelliği olmayan bu sıradan kent tarihte oynadığı rolle akıllardan ve vicdanlardan hiç bir zaman silinemeyecek. 7 Eylül 1939'da Nazilerin Polonya' yı istilasından sonra Oswiecim ve çevresi ııı. Reich yönetimine bırakılıyor ve adı Auschwitz olarak değiştiriliyor bir iki ay gibi çok kısa bir süre sonra bu bölgede toplama kampı oluşturma fikri ortaya atılıyor. Resmî olarak açıklanan amaç Silisia bölgesindeki hapishanelerin çok dolmuş olması ve Alman işgali sırasında " sorun yaratan Polonyalıların " topluca hapsedilmesi ; Oswiecim bu işe çok uygun görülüyor.Kamp 1940 yılında tamamlanıyor, aynı yılın Haziran ayında çoğu Yahudi, toplam yediyüz mahkûm buraya gönderiliyor zaman içinde mahkûm sayısı hızla artınca kamp artık ceza kampı olmaktan çıkarılıp ölüm kampına dönüştürülüyor. Bu karar 1941'de Nazi planına göre "son çözüm" için 
Auschwitz 'in kullanılması olarak açıklanıyor.Buna göre Yahudiler toplanacak, buraya getirilecek ve burada öldürülecekti. Bu sırada 3 km ileride gaz odaları ,ölü yakma yerleri ile ikinci bir kamp daha kuruluyor; Birkenau.
 
1942 sonunda Avrupa'nın her yerinden Yahudiler Auschwitz 'e getiriliyor, gaz odalarında 
Zyklon B gazı ile öldürülüyorlar. Bu odalarda 15-20 dakika içinde ikibin kişi bir anda öldürülebiliyor. Auschwitz-Birkenau'da 1940-45 yılları arasında öldürülen insanların kesin sayısı bilinmemekle birlikte %85 -90 'ı Yahudi olmak üzere birbuçuk iki milyon insanın öldürüldüğü tahmin ediliyor.
Kampın hapishane binalarının ilki orada öldürülenlerin üzerinden çıkanları sergilemek amacıyla kullanılıyor. 11 no'lu blok ilk gazın verildiği bölüm.Bu iki bloğun arasındaki duvar ise
" ölüm duvarı" . Bu duvar önünde mahkûmların çoğu enselerine kurşun sıkılarak öldürülüyor. Kamptaki bir çok blokta değişik ülkelerden mahkûmlar bir arada karışık tutulurken 27 no'lu blok sadece Yahudilere ayrılmış.Hapishane binalarının sonuncusu ise gaz odası ve cesetlerin yakıldığı bina. 
Nazi Almanyası Toplama ve imha Kampları " 20 yüzyılda insanlığın kendi ırkına karşı mezaliminin" acı bir simge anıtı olarak 1979' da UNESCO Dünya Mirası Listesi' ne dahil edilmiş.
 
Kampların bir bölümünde fotoğraf çekimine izin verilmiyor o bölümlerden biri ve beni en çok acıtanı
"saç" yığınlarının sergilendiği bölüm idi.Toplam yedi ton "saç" ın bir kısmı sergileniyor ama esas içimi kanatan bu saçların büyük bir kısmının dokumacılıkta kullanılmış olması.
Kamplar çok ilkel ; mahkûmlar tuvalet ihtiyaçlarını bir arada ve aynı alanda gideriyorlar burası çok kötü koktuğu için - kötü beslenme nedeniyle mahkûmlar genellikle ishal oluyorlar - Naziler içeri giremiyorlar o nedenle mahkûmlar burada çok kısa da olsa aralarında rahatça konuşabiliyorlar ve bunun için de bu bölüme "parlamento" adını koymuşlar. Kamp alanları açık arazi, dolayısıyla mahkûmlar her türlü haşerat ve fareye karşı korunmasız bir durumdalar.
 
Öldürülenlerden geriye kalan eşyaların bir kısmı üzerlerinde isim ve adres yazılı çantalar ve valizler; daha iyi bir yaşam vaadiyle kandırılıp toplanan bu zavallı insanlar yeni bir yere yerleştirilme hayalleri kurarak valizlerine isimlerini adreslerini yazarken ölüme gittiklerini bilmiyorlardı .Kimbilir belki bilmemeleri onlar için daha iyiydi ?
 
Bu vahşete ilişkin onlarca kitap okumuş , film izlemiş ve pek çok fotoğraf görmüş olmama rağmen , bu ölüm kamplarında neredeyse nefes almak bile çok zor geldi bana , kamptan ayrılırken omuzlarımın çöktüğünü, ayaklarımın bedenimi taşımakta zorlandığını hissettim.