Kelebek Ömrü


Tanyeri ağardıkça denizle göğü ayıran belli belirsiz kara bir çizgi yayıldı ufka.Birbiri ardından,derinden, birbirini izleyen ,kovalayan sürekli kıpırdanmalar, çırpınmalarla deniz kıyıya sokuldu, dalgalar derin bir iç çekişi ile durakladı.Apak köpüklü damlacıklardan Aşk doğuverdi kumsalın kucağına.
 
Ufuktaki tortulu koyu çizgi yavaş yavaş belirginleşti, gökyüzü aydınlandı; zümrüt alacasıydı gözleri.Ilınan hava tatlı bir iksir gibi çimenlerdeki ışık adacıklarının, yaprakların ucunda oynaşan çiy taneciklerinin, kum zambaklarının üzerine dökülüyordu. Aşk mavileşiyordu kıvrım kıvrım ırmaklarla , sorguçlarını kabartan kuşların tüylerinde parlıyor, koyu yeşil gümrah orman ağaçları ile serpilip güçleniyor, cıvıldaşarak, leyleklerle küçük saman çöpleri taşıyordu yüksek dallardaki yuvaya. Aşk, güneş ışıklarıyla alev alev dökülüyordu pencere camlarından.
 
Vakit öğleni geçmiş. Güneş tam tepede değil artık; yan yatmış, eğimli dökülüyor ışığı şimdi. Dağınık bulut yığınları güneşin önü sıra sürükleniyor; nar kırmızılar , koyu yeşiller, canlı sarılar, ipeksi parlak maviler, turuncular soluklaşıyor git git Aşk'ın yüzünde. Mısır tarlalarındaki ışık birikintileri sığlaşıyor, yusufçuk kamışın üzerinde kımıltısız, sığırcıklar ürkek göz alabildiğine uzayıp giden mürver fundalıklarında.
 
Güneş iyice alçaldı ,batıyor.Kayalar morarıp silikleşiyor, çakırdikeni mavisini soyunup gümüş rengine bürünüyor, çayırlar kızıllaşıyor. Ağır gölgeler akıp giderken yapayalnız ağaçlar uzaklardaki tepelerde lekeler bırakıyor arduvaz karaltılarıyla.
Tekinsiz bir esinti ile deniz ürperdi birden.Tuhaf bir titreyiş gezindi kurşunî parlağında.Aşk huzursuzlandı.
Yağmurkuşunun gagasında, bataklıklarda, kararmış göğe halkalar çizerek acı acı haykırdı yalnızlık içinde.Alev alev ışık saçan pencere görünmüyordu artık.
 
Gökyüzü ve deniz ayırt edilemiyordu, güneş batmıştı.Ardıçlar tüneklerinde sessizdi.Arada bir eski kuş yuvasından bir saman çöpü düşüyordu çürümüş otların üzerine.Kumsala yığılan karanlıkta cansız bir karaltı gibiydi Aşk.
İnci beyazı pürüzsüz kumun üzerinde, gelip çakılları okşayıp iç geçirerek çekilen ak köpüklere bıraktı kendini , uzaklaştı, gecenin ve denizin derinliğinde sonsuzluğa karıştı Aşk. Ardında altınsı bir parıltı bırakmıştı giderken.
 
•Bir Woolf romanının etkisiyle.