1 Ocak ve 2022


Ağva'daki iki nehirden birinin omuzuna yaslandım. İncecik çiseler Yeşilçay'ın tirşe yüzünü çimdikliyor çapkınca. Yılın ilk gününün tembel rehaveti var üzerimde; çok hoş, özlediğim bir çakırkeyflik hâli işte. 
Bozkırımdan buralara savrulurken Berk'i, Kutlar'ı, bir de Márquez'i getirmiştim yanımda. Satırlarının, dizelerinin sarmaşıklı çitlerinden atlıyorum üçünün de. 
"Günlük Şiirler" ismini vermiş Kutlar düz yazıyı andırır, uzunca şiirine. Bertolt Brecht'in "Sevenler" şiirini düşündüğünü söylüyor kendininkini yazarken. Bense onun şiirinin son dört dizesinde takıldım kaldım. Usanmadan kaç kere okudum o soruları bir daha, bir daha, bir daha... 
"...
Sordum kendi kendime ne yapılabilir çamurdan? Heykel.
Acılardan? Aşk. 
Yoksulluklardan bir devrim bile yapılabilir. 
Ama hiçbir şey hiçbir şey yapılamaz ayrılıklardan." 
Benim aklımdaki de ayrılığa dairdi: "Uçurum gibi derinleşen o güzden kalma ayrılığın susuzluğunda yağmur yağdırılabilir miydi?" Sorusu. Dönüp duruyordu canımın çekirdeğinde. 
Yılın bu ılımaya bırakılmış süt kadar sakin gününde, nehir ile huzur bulmuşken aklımdaki yalın ve dümdüz sorunun karmaşık cevabı nasıl da yoruyordu beni!