Aynalar, Pencereler, Büyüteçler


▪︎"Ve tüm bunlar bir başka gerçekliğin derinliğinden gelip çınlıyor içimde." 
Öykülerin mevsimi mi bu yaşadığım! 
Adlar, yüz ifadeleri, seslenişler, serzenişler, el değmemiş bir bakışın mavisi, hafif bir dokunuşla bile mürver fundalıkları gibi dağılıp gidiverecek yılgın ruhlar, günübirlik hayatlar, bir orman yolunda ıslıkla çalınan Adagio, savurganlıklarla tüketilmiş aşklar...Her şey, anbean yaşamı ayakları üzerinde tutan her bir şey, geçmişin ve ▪︎"şimdiden geçip gitmekte olan geleceğin" yalın öykülerini yığıyor zamana. 
Pencereme soğuk dalyalar çizilmiş geceden. Üşüyorum.
Kara sığırcıklarının şamatasına asılıp kalıyor ilk saatlerin sessiz duruluğu.
O üşümüş dinginlikte, ellerimle tutamadığım ama içimin koyaklarında hışımla savrulan bir acının öyküsü oluyorum.
Soruyorum sana canım dostum Kâmuş'um:
Çok yalın bir anlatımla, bedenin hiçliğe varışı değil miydi ölüm, yalnızca? Öyleyse neden bu karmaşık ruh deliliğim?
Hiç kimseler yok, martılar sadece.
Deniz bile çırpınmıyor. 
Gece akıntısı ile sürüklenmişsin.
Dipteki kayalara ağ sarmış. 
Nefesini suya değdiriyorsun. 
İşte orada duruyor mavi zaman ya da zamanın mavisi.
Tek tük ıskaroz, barbun belki, -isimlerini bilmem pek öyle-
Belki de birkaç sübye gülüşünde, bakışında deli deli mavileşiyor solmamacasına. 
Çok ama çok... Kâmuş'um. Tahmin et bakalım!.
▪︎F. Pessoa
▪︎J.L Borges