Gökten Üç Cemre Düşecek


Artık mavi kış masalının sonuna yaklaşıyoruz.Gökten üç cemre düşecek; yo hayır dört cemre düşecek ; ilki bizi sımsıkı kucaklayan havaya sonra hayat kaynağımız suya ve ardından toprak anamızın anaç, bereketli göğsüne .Peki ya dördüncü?? Gönüllerimize tabii ki...
Bizim sevgili güdük ay' ımız Şubat boyuna bosuna bakmaz da o zengin, o engin yüreğinde bir yandan kara kışı yaşarken bir yandan da baharın müjdecisi cemreleri ellerinden tutar getirir bizlere ,kulaklarımıza Nevruz' un yaklaşmakta olduğunu fısıldar sevinçle. 
Takvimimizin yaprağı gözlerini küçümen Şubat'ın yirmisine araladığında ilk cemre bize bütün edası ,cilvesi ile çapkınca göz kırpar.Hoş ,Mart'ın kar ve soğuğu ile arada bir kaç gün üşüsek de bahar kapıyı aralamış olur çoktan.
Anlamı kor ateş olan olan cemrelerle bir kor ateş de gönüllerimize düşmez mi sanki , gözlerini coşkuyla kırpıştırarak uyanan , göğeren delimsirek tabiatla içimizin gülleri de tomurcuğa durmaz mı, her kaçımızda olursak olalım aklımız başımızdan şöyle bir uçup havalanmaz mı?
Bir varmış bir yokmuş diyerek başladığımız pırıltılı kış masalımızın son sayfasında şimdi artık o güzelim masal tekerlememizi söyleme zamanı; gökten üç cemre düşecek; biri doğaya, biri anlatan " Ben fakirin" gönlüne, sonuncusu siz dinleyenlerin gönlüne...