Sevgili Öğretmenimi Uğurluyorum


Hayatın düşlerine gebe sabahlarla, kızılın şehvetinde deliren akşamlar arasında durmaksızın yol alırken öyle anlar, öylesine günler yaşıyoruz ki canımız kıyasıya yanıyor...
Neredeyse bir ömür sığar geçen zamana; çiçeği burnunda taptaze, daha yeni mezun, yakışıklı, biraz
"Deli" bir matematik öğretmeni, Rasim Sander çıkageldi sınıfımıza.
Başımın hiç mi hiç hoş olmadığı dersler; fizik, kimya, matematik, cebir, geometri.Sayılarla ,rakamlarla gönül bağım yok.Gel gör ki o derslerden de geçmek zorundayım mezun olabilmek için ve evde babam çok acımasız hattâ feci...Bâki' den Nedim'den gazeller okumak, aruz kalıplarını çözümlemek, çağdaş Türk Edebiyatı' nın örnekleri ile haşır neşir olmak varken gel de Rasim Hoca nın dersi ile uğraş olacak iş değil...Yalnız bu arada Hoca da çok sıkı , şakası yok, acımasız; sınıfça pek bir zorlanıyoruz.
Bu gün ,neler geldi geçti gözlerimden ,gözlüğümün arkasına gizlemeye çalıştığım gözyaşlarımda ıslandı anılarım.
Hocam la o rakamlı , sayılı zalim yıllardan sonra karşılaşmıştım, üç yıl öncesi idi sanırım; kucaklaşmamız, sohbetimiz hâlâ ne kadar sıcak gönlümde.Sonra birkaç kez lisemizin geleneksel aylık kahvaltılarında bir araya geldik.Zehir gibi hafızası her seferinde beni şaşkına çeviriyordu sohbetlerimizde.
Gel zaman git zaman rahatsız olduğu haberini aldım, birkaç kere aradım lâkin konuşamadık.Ve bu gün vedalaştım Hocamla, onu sınıf arkadaşlarımla birlikte sevgi ile uğurladım.Ardından bir fincan kahvenin sıcacık dostluğunda yine yeniden yaşadık o çocuk günlerimizi içimizin ta derinlerinde.
Bu defa çok fena üzülmüştük; bu üzüntü ne kırık not alma ne ikmâle kalma üzüntüsü idi ...Bu Rasim Hoca' dan ayrılmanın tarifsiz üzüntüsü idi...
Güle güle benim sevgili Rasim Hocam güle güle...
Bil ki gönlümüzdesin.