Yaşlı kadın Tokue'nin dünyası


Tarladaki ekinin,buluta gizlenmiş yağmur damlalarının,kiraz çiçeklerinin üzerinden yükselen dolunayın,kış armudunun, ekmek ayvalarının,öğle uykusundan uyanırken hep o saatte kabarıp, hırçınlaşan denizin,bir çocuğun kendini büyümüş hissedişinin; hepsinin,her şeyin anlatacak bir hikâyesi var bu dünyada.
Dolunay,dalların uçlarından süzülüp, göğe uzanırken yaşlı kadına seslenir:"Beni görmeni,hikâyemi dinlemeni istedim, o yüzden gözlerinin içinde ışıldıyorum." Kadın,bir ağaca yaslanır,başını kaldırıp uzun uzun dolunayın gözlerine bakar,hikâyesini dinler onun.
Çöreklerinin arasına koyduğu tatlı fasülyelerin de ona anlatacak bir öyküsü vardır.Yaşlı kadın onları pişirirken, hastalıktan ve yaşlılıktan kıvrılmış parmakları,şekli bozulmuş elleri ile büyük tenceresinin kapağını zar zor da olsa sık sık kaldırıp tencereye iyice eğilerek tatlı fasülyelerin kendisine anlatmak istediklerini dinler.
Hayatlarımızı kuşatan canlı cansız her şeyle incelikli,zarif,insancıl bağlar kurabilmek,dünyanın bir parçası olduğumuzu hissedebilmek,evrenin bir parçası olmaktan haz duymak, bir ağacın yahut çakıl taşının yahut nehrin, şöyle bir durup da hikâyesine kulak kabartmak,doğayla kucaklaşmak ve zamanı geldiğinde doğanın bir parçasına dönüşmeyi olgun bir sükûnetle kabûllenebilmek tıpkı her çiçeklenme mevsimine ölümü gizleyen, açarken aynı zamanda ölüme yatan kiraz çiçeklerinin var olmakla yok olmak arasındaki hâli yaşayışlarındaki o olgun kabûlleniş ile yaşayabilmek bize armağan edilmiş hayatlarımızı, bir yaşama becerisi,bir yaşama sanatı...
Kalpten kalbe çiçeklenerek uzanan bir dostluğun,umuda sarılışın öyküsüydü Naomi Kawase'nin, bütün sahnelerini ince bir nakış gibi işlediği  "Sweet bean" filmi; yumuşacık,nahif kar taneleri gibi zerre zerre, can can, duygu duygu sarıldı bana.Birbirlerinin varlığından güç bulan insanların yaşsız ve zamansız olduğunu bir kez daha hatırladım yaşlı kadın Tokue ile.