Faruk Pekin ,KAPADOKYA


Kayalardaki Şiirsellik
 
Orta Anadolunun göğsündeki, kadim kültürlere ev sahipliği yapmış,bir çok inancın yeşerdiği,pek çok dilin konuşulduğu ve elbette pek çok savaşa tanıklık etmiş gizemli bir masal ülkesi,bir yontu şöleni Kapadokya.
 
Kapadokya , yaklaşık onbin yıllık kesintisiz kültürel bir evrimin gözbebeği ;doğu ile batının eklemlenerek birlikte harmanlandığı; halkların ,dillerin,inançların,kültürlerin birbirinin içinde eridiği coğrafya.Mutlaka, bu bölgeyi çok sayıda İyonyalı,Romalı,Arap ,Selçuklu ya da Osmanlı gezgin görmüş olmalı ne var ki bölgeyi tanıtan yazılar 18.yyılın başlarında ortaya çıkabilmiş.
 
Hıristiyanlık bu topraklarda 4.yyılda başlıyor ve başat inanç oluyor.Öncesinde animizm (canlıcılık),doğa kültleri, ana tanrıça inancı ,zerdüştçülük ,ve çok tanrılı tapınmalar görülüyor.Ilk büyük tanrıça Luvi kökenli Ma 'dır anne anlamına geldiği söylenir Ma'nın; 
Frig dilinde ise Kybele olarak isimlendirilir bu tanrıça .Güneş tanrısı Vuruşema,fırtına tanrısı Taru, Hepa-Şarrum ,Hitit döneminin tanrılarındandır. Zerdüştçülük Pers egemenliğinde yaygınlaşıyor, bu dönemde çok sayıda ateşgâh inşa ediliyor.
 
Anadolu'da en önemli ve yaygın kültür Hatti kültürü olup MÖ 2000 den itibaren de Hatti'lerin dininden mitolojisinden,geleneklerinden çok etkilenen Hititleri görüyoruz bu topraklarda.Daha sonraları Asurlu tüccarlar bölgede ticaret kolonileri kuruyorlar , Karum adını verdikleri ticaret merkezleriyle bir pazar ağı oluşturuyorlar .Anadolu Asurlular döneminde yazı ile tanışıyor, bunun yanısıra Mitanniler,Hurriler, Luviler, Frigler,Muşkiler de varlık gösteriyor Kapadokya'da. MÖ 550 de Persler ' in egemenliğini görüyoruz 7.yyıldan sonra Sasani ve Arap akınlarını yaşıyor Kapadokya. Yaklaşık iki yüzyıl süren bu akınlar sırasında ilginç kahramanlık destanları yazılıyor ki Seyid Battal Gazi bunların en çok bilinenidir.
 
MÖ 334 den itibaren Büyük İskender döneminde bölge doğrudan İskender'in denetimine girmiyor ancak Helenistik kültürün etki alanına giriyor MÖ 332-MS 17 Kapadokya Krallığı ve MS 17-395 Roma Dönemlerini görüyoruz.
1040-1157 yılları arasında İran'da varlığını sürdüren Büyük Selçuklu İmparatorluğu döneminde 1071 tarihinde Malazgirt Savaşı'nı takiben Türkler Anadolu'ya geliyor ve Anadolu'da Türkleşme ve Müslümanlaşma süreci başlıyor. 16.yyılın başından itibaren de Osmanlı'nın hakimiyeti hüküm sürmeye başlıyor. Bölgenin yakın tarihine baktığımızda ise 1924 de yürürlüğe giren Lozan Ahali Mübadelesi Sözleşmesi gereğince Ortodoksların boşalttığı bölgeye Makedonya ve Kuzey Yunanistan'dan Müslüman aileler yerleştiriliyor.O güne kadar sanat ticaret,inşaat işleri Anadolulu Ortodokslarca gerçekleştirildiğinden mübadele sonrasında bölgede ciddi bir ekonomik duraksama yaşanıyor, bir süre terzi, saraç hatta fırıncı bulunamıyor.
 
Bölgenin karakteristiğini oluşturan kaya içi oyma mekânlar, yeraltı şehirleri barınma ve düşmandan korunma amaçlı yapılmış; en yoğun olarak Romalıların baskısından kaçan ilk Hıristiyanlarca sonrasında Sasani ve Arap akınlarından korunmak üzere inşa edilmiş.Mübadeleden sonra bu şehirlerin bazı bölümleri yerel halk tarafından kiler,samanlık ve soğuk hava deposu olarak kullanılmış.
 
Bölgenin bir başka yapısal özelliği ise "Güvercinlikler" dir.Güvercin gübresi elde etmek için çok sayıda güvercinlik, kuş evi, kuşluk yapılmış ve bunların çevreleri resimlerle bezemelerle süslenmiş .
 
Kaya üzerine resim sanatı insanlık tarihinin derinliklerine uzanıyor; Kapadokya bu anlamda Bizans Ortaçağ resim sanatı açısından eşsiz bir örnek oluşturuyor.
 
Yazarımız Faruk Pekin kitabında , yıllardır bölge üzerinde biriktirdiği bilgilerini gezginlere sunuyor ; Kapadokyanın fiziksel yapısından başlayarak ; hayvanlar topluluğu ,bitki örtüsü,tarihi, dinsel inançlar, yeraltı şehirleri gibi daha pek çok başlık altında derlediği çok değerli bilgileri okuruyla paylaşıyor ve son olarak deneyimli bir turizmci gözüyle bölge turizminin sorunlarını irdeliyor.
 
Kapadokya; o kayalık sert haşin yüzlü coğrafyasında kadim halkları bağrına basmış,onların günümüze ulaşan muazzam kültür hazinesine beşik olmuş eşsiz bir değer.
 
Yazarımız Faruk PEKİN 1947 İzmir Menemen doğumlu ilkokulu Menemen'de , ortaokul ve Liseyi İzmir'de okuyor .Pekin söyleşilerinde ,şehit asteğmen Kubilây'ın anılarıyla büyüdügünden söz eder. 1964 Robert Koleji' nin Yüksek Kimya Mühendisliği Bölümü' nü burslu kazanır, ancak mezuniyetinden sonra hayatı boyunca mühendislik yapmaz.Devrimci kişiliği ile siyasi mücadele yıllarında defalarca yargılanıp hapis yatar.Uzun yıllar gazeteci ve sendikacı olarak çalışan Pekin aldığı turizm ve rehberlik eğitimlerini takiben turizmciliğe atılır. Ülkemizde Kültür Turizminin duayenlerindendir. Halen aktif olarak çalışan Pekin ; bir dönem benim de katıldığım ; kurucusu olduğu Kültür Bilincini Geliştirme Vakfı' nda Dinler Tarihi ,Hinduizm,Budizm üzerine dersler veriyor.
Değişik yayınlarda ve konularda çok sayıda makalesi var. Artı -Değer Nedir? 1975, Demokrasi,Sendika Özgürlüğü ve Sosyal Haklar 1985 ,Efsanevi Başkent İstanbul 2004 , 100 Kale 2008, 100 Köprü 2008 yayınlanan kitaplarıdır
 
Kitap İletişim Yayınları, 448 sayfa