Ursula K. LE GUIN, Her Yerden Çok Uzakta


İster erkek ister kız olalım hemen hepimizin ürkek ve çekingen duygularla yaşadığımız bir kaç sancılı yılımız olmadı mı ? İşte o sancılı yıllarıma uzandım , o yıllarımı yeniden yaşadım kitabı okurken ama bu defa dudaklarımda ılık bir tebessüm vardı içimi ışıtan.Henüz yeterince tanıyamadığım hayat karşısındaki ürkekliğim, bedenimdeki gelişim ve değişimden utanıp omuzlarımı hafifçe kısarak kambur yürüyüşüm, dışarı çıktığımda annemin evimizin sokağa bakan penceresini aralayıp arkamdan "Dik yürü" diye hiddetle seslenişi , aynadaki görüntümden bir türlü mutlu olamayışım...Kırılgan dönemimin naif duyguları bir bir geldi geçti içimden köpük köpük dalgalandırdı yüreğimi. 
Böylesi bir başlangıç sanırım kitabımızın konusuna dair yeterli ipucu vermiştir. Ursula K. 'le Guin'in altı çizilesi birbirinden güzel sayısız cümlesiyle yarattığı kitabının sıcacık dokusunda gerçeğin kalbinden gelen sesleri dinliyoruz. Yazarımız iki gencin birbirlerini, kendilerini,hayatı tanımalarını ,büyümeyi, yalnızlaşmayı, farklı olmaya öykünmeyi ama öte yandan o farklılıkla toplumdan, arkdaş çevresinden dışlanma endişesini, kimi zaman umutların doruğuna tırmanıp sonra ansızın o doruktan umutsuzluğun kör kuyusuna yuvarlanışı çırılçıplak, yalın bir dille anlatıyor, hayır anlatmıyor yaşatıyor okuruna.
 
"YÜCE DAĞ BAŞINDA, BİR ARKADAŞLA" başlıklı dostluğa yazılmış anlam yüklü bir şiirle başlıyor kitabımız .
 
Öykümüzün ana kahramanı Owen onyedi yaşında; ergenlik döneminin sancıları canını fena acıtıyor.Aslında o gelecekte ne olmak ve ne yapmak istediğini biliyor ancak bunu kendisine ve ailesine yüksek sesle söyleyecek cesareti yok.Öykümüzün diğer kahramanı Natalie .O bir müzisyen, gelecekte çok ünlü bir besteci olmayı kafasına koymuş ve amacına ulaşabilmek için insanüstü bir gayretle çalışıyor. Yazarımız, okul arkadaşı olan Owen ve Natalie'nin taze bahar öyküsünde ergenlik döneminin sorunlarını yer yer muzip bir anlatımla okuruna aktarırken bir yandan da o dönemi sorgulamamızı sağlıyor. Peki neydi o bahar sancıları , o ikilemler, o kararsızlıklar , o endişeler ,hâlâ daha sıcaklığını ve tazeleliğini korumuyor mu belleklerimizde ve gönüllerimizde; toplum ve aile dayatmalarını kabullenip onların istediği kişi olmak mı yoksa kendin olmak mı, ailenin üzerine gerdiği koruyucu sevecen kanatların gölgesine sığınıp kendini güvende hissetmek mi , yoksa belirlediğin ve doğru bildiğin yolda karşına çıkabilecek bütün güçlükleri göğüslemeyi göze alarak emin adımlarla yalnız başına yürümek mi, beğenilmeme ve takdir edilmeme endişesi ve tomurcuğa durmuş genç gönüllerde aşkı keşfetme, karşı cinsin varlığının bir başka biçimde farkına varma...Öykümüzde bu iki gencin birbirlerine destek oluşlarına, aralarında gelişen, kuvvetlenen dostluk bağı ile okul arkadaşlığının çok ötesinde çok iyi iki dost olabilmenin hazzını yaşamalarına tanıklık ediyoruz.
 
Herkesin kendi hayatından bir şeyler bulabileceği ve doksandört sayfanın her bir satırında yüreğimin atışını dinlediğim bu harika kitabı okurken " Keşke ergenlik dönemimde okumuş olsaydım , kimbilir belki de hayatımda pek çok şey çok daha farklı olabilirdi" diye düşünmekten kendimi alamadım.
 
Kitap İmge Kitabevi 'nden ve Semih Aközlü'nün duru Türkçesi ile dilimize kazandırılmış, 94 sayfa.
 
 
" ...çünkü yaşam bir yanıt değil, bir sorudur ve yaşamın yanıtı siz, kendinizsinizdir..."