16 Kasım Cide
Alberto Manguel, kimi engeller yüzünden uzun yıllar boyunca yaşadığı Fransa'dan ayrılmak zorundadır. 35 bin kitabını yerleştirdiği kütüphanesinden de ayrılmak zorundadır kuşkusuz. Kitapların ayıklanması, kutulara yerleştirilmesi, pek çoğu ile belki de sonsuzca vedalaşması ve boşalan raflar...
Bir edebiyat söyleşisinde akıl defterime kaydetmiştim bu kitabı. Yola çıkmadan yanıma aldıklarımdan biri oldu Alberto Manguel 'in "Kütüphanemi Toplarken"'i.
Bu sabah, kuşluk vakti terk edilmiş köylerden geçtim; yalnızlığın, terk edilmişliğin acıya çalan hüzünleri vardı evlerinin yüzünde. Sonra yola koyuldum Cide'ye doğru.
Akşamın alacasında, ay'ın şavkımaya başladığı saatlerdi, otuz iki yıl önce ilk kez gördüğüm Cide ile tekrar ama bu defa bambaşka duygularla kucaklaştım yeniden. Deniz hırçın, rüzgâr hırçındı Cide'de. Oturdum bir yere, rakının beyazından seyrettim denizin köpüklenişini ve kendimi.
Kitabın sayfalarını aralıyorum usulca şimdi.
Craig' e ithaf edilmiş cümlelerle, merhaba Manguel sana, sen de benimle birlikte hoş geldin Cide'ye.
Carig'e
Birisi göğe yükselerek evrenin doğasını ve yıldızların güzelliğini seyretseydi, bu manzara onda keyif veren bir hayranlık uyandırmazdı, oysa yanında gördüklerini anlatabileceği biri olsaydı, bu en güzel manzara olurdu.
Cicero, Dostluk Üzerine, 88
Yarın Gideros Koyu, vakit yetişirse Rıfat Ilgaz evi. Sonra fener, sonra kim bilir daha neresi?
Düşünüyorum da terkedilmiş köyler ve yitirilmiş kitaplar, meğer ne çok incitebilirmiş içimi!..