Ege Günlüklerim
Varoluşun büyülü süreğen döngüsü başımı döndürüyor yine gördüklerim karşısında.
Zamanın milâdı, onun öncesinin ,sonrasının; hâsılı zamana bırakılan varlık izlerinin peşindeyim.
Yaşanan ama o ne tutulabilen, ne de görülebilen kavramı bize hissettiren varoluş izlerinin peşindeyim.Asklepion'a Akropol'e Mısır Tanrıları Tapınağı'na ,bedestene, camilere, incecik işçilikli yivlere ,topraktaki bir çiçeğin bir taşın üzerinde zarif bir yontu ile bu günümüze gülümsemesine ruhumun elleri ile dokunuyorum ,bu dokunuşumla can buluyorlar sanki; konuşuyorlar benimle, anlatıyorlar hiç durmadan. Telâşsız, acelesiz oturuyorum karşılarında uzun süre , geçmişi seyrediyorum gözlerinde, dinliyorum onları.
Kemerli,keskin köşelerle kesintiye uğratılmamış vâkur yapılarda,sonsuzluğu incitmeden kucaklamak istermişçesine yükselen bembeyaz sütunlarda insanın zamanın o sihirli süreğenliğine saygısını duyumsuyorum kemerlerin arasından engin maviliği seyrederken.
Sabahların beni okşayan tatlı esintisine uyanıyorum.Kıyımsız Eylül'e rağmen git git harlanan güneşin altında uzun yürüyüşlerimde zaman zaman gölgesine sığındığım ölümsüz zeytinin ,bereket simgesi narın bu kadim topraklardaki insanın varoluş serüvenine tanıklığını tuhaf bir şekilde kıskanıyorum.
Akşamın serinliğinde, hayâlimde daha kimbilir kaç kez tekrar tekrar yaşayacağım günü düşünüyorum ve bir sonraki günün rüyasına kapanıyor gözlerim.