Gezmeye çıkıyorum hadi gelin


Temmuzun son haftasıydı Ayvalık-Çeşme güzergâhında yol alırken Pergamon yol ayırımını gösteren levha içimde çoktandır uyuyan azgın canavarı birden uyandırıvermişti.
Ve  ben nihayet takvimin kalbi eylülle çarpıyorken ,sadece tarihin nefes alıp verdiği topraklardayım şimdi,Bergama'dayım.
Bergama öylesine rengârenk ki gökkuşağı bile kıskanabilir bu göz alıcı parlak renkliliği.Zaman bütün katmanlarını ince gözlü eleğinden süzüp ta uzaklardan beni kucaklamaya gelmiş ,içimde bir yerlere usul usul dokunuyor, kendini mırıldanıyor, bana kendini anlatıyor alçacık sesiyle.
Ne tuhaf ,bütün zamanlar birbirine karışıyor burada ; bütün zamanlar  aynı nehirde yıkanıp akıyor.
 Antik çağlar, sonrası değişik medeniyetler, Rumlar,Osmanlılar, şimdi ise biz ...Cumhuriyetimiz...
Âdeta bir resim işliği görüntüsündeki kasabaya yakın tarihimizden derin izler bırakan Eski Bergama Evleri mahallesindeyim. Bu mahallede şirin mi şirin ,bir zamanlar un imâlâthanesi olan sekiz odalı bir köy evinde konaklıyorum. Kuşluk vakitlerinin en tatlısında , tatlı bir kahve sohbetinin ardından kendimi renklerine sığamayan evlerin sokaklarına koyveriyorum;Tanrım bu ne!..Büyü gibi,sihir gibi, her şey inanılmayacak kadar renkli ve cıvıltılı.
Bu çılgın renkleriyle diz boyu yoksulluğuna mı gülüyor, dalga mı geçiyor bunca fakirliği ile mahalle yoksa yoksulluğunu mu avutuyor zapt edemediği deli renklerinde? Sanırım hayatını gökkuşağına kurmuş, oradan bakıyor olan bitene,
Toplasam hepsi iki adımlık ihtiyar mı ihtiyar ,kocamış kasabanın  karşıki ucundan en az bu kadar hâttâ daha renkli Atmaca Mahallesi sesiyle, fıkırtısı ile işmar ediyor bu eski evlere ,dudağında çapkın belki yelloz belki kaltak, baştan çıkarıcı gülüşü ile.
Yarın bir aksilik olmazsa Romanların mahallesinde çalgı çengi gezeceğim hadi düşün peşime, ne dersiniz?..