Görme Çaba Gerektirmez


 
Görme bir çaba gerektirmez; uzamsal bir mesafe gerektirir yalnızca. Bakmaksa, başka bir şey.
Bazen tatlı tesadüflerle, okumalarımın yolları gezilerimin yolları ile kesişiyor. Geziye çıkarken yanıma aldığım “Okumalar Okuması”nın bir bölümünde, Che Guevara’nın ölümünü anlatıyordu Alberto Manguel. Ve ben, onun zorlu mücadele zamanlarında çıktığı Sierra Maestro dağlarının yanı sıra akıp gidiyorum Küba topraklarında, Manguel'i okuyarak.
1967'nin sekiz Ekim’inde Bolivya ordusu özel kuvvetlerinin küçük bir müfrezesi, La Higuara köyüne yakın fundalık bir sel yatağında, Che ve yoldaşlarını pusuya düşürür. Haberi alan Yarbay Andrés Selich derhal La Higuara’ya gelir. Che ve Selich, viran bir okul binasında bir süre konuşurlar:
...
“ ‘Commandante, sizi biraz morali bozuk gördüm’ dedi Selich, ‘bu izlenime kapılmamın nedenlerini açıklayabilir misiniz?’
‘Başarısızlığa uğradım’ diye cevap verdi Che, ‘her şey bitti, beni bu durumda görmenizin nedeni bu.’
‘Kübalı mısınız, Arjantinli mi’ diye sordu Selich.
‘Kübalıyım, Arjantinliyim, Bolivyalıyım, Peruluyum, Ekvatorluyum, vs... anlıyorsunuz.’
‘Neden ülkemizde eylem yapma kararı aldınız?’
‘Köylülerin nasıl bir durumda yaşadığını görmüyor musunuz?' Diye sordu Che. ‘Vahşiler gibiler, yürek parçalayan bir yoksulluk içinde yaşıyorlar, uyumak ve yemek yemek için tek bir odaları var, giyecek giysileri yok, hayvanlar gibi terk edilmişler.’...”
Ve ertesi gün işkence ile idam edilir Commandante. Ölümü dokuz Ekim 1967 olarak kaydedilir tarihin yapraklarına.
Bu satırlar, yol boyunca gözlerime derin derin çizilen bu manzaralar, Motosiklet Günlüğü filmini hatırlatıyor bana:
Lise yıllarında arkadaşı Granado ile güneye, Patagonya And’larına kamp kurmaya, doğa yürüyüşleri yapmaya, dağlarda İspanya İç Savaşı ile, İtalyan Direnişi’nden şarkılar söylemeye giden genç Ernesto Guevara’yı. Torbalarında Mao, Blas de Otero, Pablo Neruda, Louis Stevenson, Aljeo Carpentier’den kitaplar vardır.
Güneye bu gidişleri, sadece bir gezi değildi. Arjantin toplumunun geri kalmış yanını görmek istemişti iki “amigo”; rahat Buenos Aires evlerinden, refah içindeki mahallelerinden asla göremeyecekleri Ajantin’i tanımak istiyorlardı.
...”Che; inatçı bir azimle, romantik savaşçı-kahraman rolünü üstlendi ve benim kuşağımın, vicdanımızı yaratmak için gerek duyduğu figür oldu.”... Diyor Alberto Manguel bu bölümün sonunda.
Onca fotoğraf, onca sesli kayıt, bir yerden bir yere koştururken aceleyle akıl defterime çiziktirdiklerim, bir yığın anı, tanık olduğum yoksulluk, ama asla baş eğmeyen dik duruş. Bir Küba yaşıyor içimde şimdi; bütün renkleri, sesleri, kokuları, şarkılarıyla içime işleyen bir Küba. Haritada parmağımın ucundaki o küçük adadan başka bir Küba bu.
Bugün ilk kar düştü. Pastırma yazı gelir mi ki? Sert rüzgârla savrulan kar serpintileri cama incecik dalyalar çiziyor. Bense kül rengi gökte papaya turuncuları, palmiye yeşilleri, mango sarılarının harelenişini seyrediyorum.