O Küçük Kasaba'ya


Görüyorum ; erken sabahlarda öpüşüyorsunuz denizle -masum bir içtenlikle-
Bütün bu canlılık, bu dipdiri mavi sanki ebedī erdenliği mırıldanıyor.
Gülüşün ne kadar da duru!
Oysa;
Bir kuyunun dibindeki ak bir taş gibi anıların; bir yanı sevinç öbür yanı acı.
Eğri bir hüzün konmuş soylu zavallılığının gözlerine.
 
Ne sarıasma kuşları şakıyor gür ağaçlarda,
Ne harımlardan yükselen incir kokusu...
Bu evler, bu yıkıntılar gövdesinden ayrılmak istemeyen içli , tuhaf gölgeler...
Durulan geceden önce hiçbir şey avutamıyor
Ophelia' nın şarapsız ama esrik kederini.
 
Ölgün yalımlarında eriyor mumlar yatak odasının penceresinde.
 
Kuru pembe ağzından öpüyorum bu küçücük kasabayı sabaha karşı.
 
Zamanın bir yerinde, Ege'nin kuzeyinde bir yerlerde...