19-20 Haziran


Bir kitap arıyordum; o sırada ilişiverdi gözüme. Çoktandır okumamıştım Çapan'ı, özlemişim. Nasıl bahar, nasıl ilkyaz şiirler bunlar böyle Tanrım!..
Sondan bir önceki, “Eleni Vakalo İçin Bir Anma Töreni”; İstanbul doğumlu şair Vakalo için yazmış bu şiiri Cevat Çapan.
Bir koşu gidip, bu defa Vakalo'nun “Soyağacı"nı buldum kitaplığımda. Süsleme kaygısı taşımadan yazılmış abartısız, sap sade. Berrak bir nehrin dinlendiriciliği ile akıyor sözcükler gözlerimden.
Cevat Çapan,
“Bir serçeye bakarak anlatmıştı bana o masalı.” diyor Vakalo için yazdığı şiirin ilk dizesinde. Ve devam ediyor. 
“...
Koca bir şölen sofrası kuruldu sonra bu anma töreninde;
Acıklı şarkılar söylendi bir ağızdan, rakı şarap içilirken,
Dışarı bırakılmayan çocukların şarkıları, mum ışığında. 
Sessizce bahçeye çıkıp asma çardağının altında toplandığımızda,
Ben de bir şeyler söylemek istedim onun için Elence,
Elenice kulağına fısıldarcasına...”
Eleni ise,
“Bizim orada kokulu otlara ve çiçeklere bayılırlar
Kokulu yaprakları koparıp avuçlarında ufalarlar ya da onlardan bir dal alıp
Oh! Diye içlerine çekerler akşamın getirdikleriyle.” diyor Soyağacı’nda.
Kitaplar, isimler, düşünceler, hep biri diğerini çağırmaz mı? İşte yine öyle oldu. Ve ben şimdi Eleni’nin son cümlesiyle dünü düşünmeye koyuluyorum. Günlerdir yağan gür yağmurlarla yeşili koyulaşan bahçeler, iğdeler, ıhlamurlar, hanımelleri ile derin derin içime çektiğim bir ilkyaz günüydü dün. Haziran gelincikleri ile gelen, başımı döndüren...