Anı Yağmuru
Tıpkı o günkü gibi yine bir mart yağmuru altında gittim o eski mahalleye.Ankara martının elleri, yüzleri mosmor eden şımarık ayazında, kiremit kırmızısı kalın ceketimin yakası kalkık, elimde aynı renkte şemsiyem.Islak parlaklığıyla önüm sıra uzanan caddenin köşesindeki ,seninle tanıştığımız küçük otobüs durağındayım.Rüzgârlı, puslu, karlı, güneşsiz ikindilerdeki okul günlerimin anısının peşindeyim sanki, tekdüze, sessizce yağan yağmurda.
Bu mart gününün gözlerime asılmış bütün hüznü ile yürüyorum. Upuzun ,kalabalık ,şiirsiz cadde boyunca ilk defa gördüğüm yüzlerde bitememiş aşkımı arıyorum.Yağmura aldırmadan yanımdan telâşsızca geçen kadınların,erkeklerin, liseli kızların sesleri, gülüşleri ilişiyor yalnızlığıma.
Dükkânların buğulu camları, sinemanın önündeki kalabalık, birahanelerden caddeye taşan şarkılar ıslaklığın kokusu içinde bir ırmak gibi akıp gidiyor bakışlarımdan.
Bizi tanıştıran tesadüfü, yağmur altında yürüyüşünü, bana doğru gülümseyerek gelişini, sigarandan derin nefesler çekip birbiri içine geçmiş halkalarla dumanını savuruşunu hatırlıyorum.Her yağmur damlasında kederim biraz daha ıslanıyor.
İnsana yalnızlığını büsbütün hissettiren akşamın ilk kurşunî karanlığı üzerime çökerken, o durakta tasasız, şen, masmavi hayâllerle dolu bir genç kızı bırakıp evime dönüyorum.