Bir Tutam Mutluluk


Oturduğum ev yerleşkesinin girişindeki güvenlik noktasında görevlilerin çoğu genç çocuklar. Buraya taşındığımdan  bu yana geçen yaklaşık üç yıllık süre içinde hemen hepsini tanıdım.Tabii aralarında ayrılanlar oldu, yerlerine yenileri görevlendirildi. Bu aralar ; saçları , geniş alnını tamamen açıkta bırakacak şekilde  önden dökülmüş, biraz hantallaşmış,çevikliğini kaybetmiş bedeni ile otuzlarının sonu kırklarının başında olduğunu tahminde zorlanmadığım  yeni bir görevliye günün çok farklı saatlerinde rastlıyorum ; örneğin , bir yolculuk  nedeniyle  sabahın oldukça erkeninde ya da dostlarla keyifli bir akşam sonrası dönüşümde gecenin ilerlemiş bir saatinde .Günün değişen saatlerine rağmen tek değişmeyen,  onun yapmacıksız gülen gözleri, dudaklarına yayılan kocaman aydınlık tebessümü.Kapıdan her girişimde sanki memleketinden uzun yıllar boyunca görmediği  kırk yıllık hemşehrisi gelmiş de onu karşılıyormuşçasına içten, sevgi dolu bir çoşkuyla karşılıyor ve " Hoş geldiniz" diyor.
 
Düşünmeden edemiyorum; belli ki bu yaşlarda evli olmalı , geçindirmek zorunda bulunduğu bir ailesi,  okula giden çocukları olmalı . Ücretlerin yüzleri güldürmediği ülkemizde hele de böylesi bir iş için alınan ücretin hiç mi hiç yeterli olmadığı aşikâr.Bunun yanısıra belki hepimizin başında olabilen türden  başkaca dertleri de var ne bileyim anası ya da babasından biri hasta çocukları istediği gibi okumuyor falan.Ama o bütün bunlara rağmen nasıl bu kadar sevecen , güler yüzlü olabiliyor ,hatta o kapı açma görevinin arasına  nasıl bir kaç cümlelik ufak sohbetler sığdırabiliyor?
Yolda yanımsıra yürüyen biri hapşırdığında ona " Çok yaşayın." demekten mutlu olan , adımlarımı yavaşlatıp,  miskince kaldırıma uzanmış bir köpeğe selam veren hatırını soran , ya da daldaki kuşlara lâf atıp onlarla konuşan ben, bu görevliyi hiç tanımadığım halde  işte bu nedenle  kendime yakın buluyor , onu seviyorum  .
Yaşadığımız hayatın acımasızlığı ruhlarımızı  buduyor,  güdükleştiriyor; zaman içinde, gülmeyi unutmuş somurtkan , birbirine  bir selamı  bile çok gören 
" Karanlık yüzlü " insanlara dönüşüyoruz.Oysa hayatın lezzetinin sırrı biraz gülümseyebilmekte , ufacık mutluluklarla rengârenk bir hayat resmi yaratabilmekte gizli sanırım ve bunu öğrenebilmek için kalın kalın kitaplara ihtiyacımız yok .Bilmem yanılıyor muyum??