Erselik Bahar


Erselik Bahar                                          Kızıma
“Yeni sesler, yeni kokular, yeni renklerle yeniden
 unutulmuş bir kıştan uyanırcasına, 
uzağı yakın eden yeni tutkular
başka bir hayat başlatabilecek miydi bize bu çağrışımlar?”     
Cevat Çapan 
Sorular... Sorgulamalar... Umudu Arayış Belki
Her bahar böyle olurum. Mart kararsızlığımın ıssız kıyılarındayım yine.
Az bilinen çiçek isimleri, şarkı nakaratları, bölük pörçük daha bir sürü bir şey üşüşüyor zihnime. Bu başıboş dağınık sözcükleri, hayta cümleleri günlerimin kenar boşluklarına çiziktiriyorum unutmamak için. Bana hep bu “Erselik Bahar” ı hatırlatsınlar istiyorum.
* Acıçiğdem, Mahmur çiçeği, Ağlayan gelin, Buhurumeryem, Civan perçemi, Unutmabeni, Çıngırak otu, Saffeti derun, Sümbülteber, Sütleğen. 
* Peki ya buğulu mor salkımlarıyla leylaklar? Eski aşk romanlarındaki ince hüzünlerin çiçeği değil miydi onlar?
* Asıllar, gölgeler. Suretler, izler. Hangisi ile oynanıyordu “Hayat” dediğimiz çetrefil oyun?
* “Kalbimi kıra kıra, bıraktın bir hatıra / Günahını yalancı dudaklarında ara.” Şükran Ay’ın duru bir su, sesi. Çağıldıyor uzaklardan. Türkân’ın iç yakıcı hıçkırığı. Vesikalı Yârim. Geceye gizlenen o eski yazlık sinemadan.
* Zaman akıp gittikçe, bugün ile geçmiş, henüz yaşananlar ile anılar birbirlerinin içine geçiyor. Sesler, konuşmalar bir düş karışımı sanki hepsi. Sahildeki ev; bir ilkyaz sağanağının ardından bahçenin bir köşesine bırakılmış şemsiye; saplarından incecik hasırlarla bağlanıp yayvan bir sepete yerleştirilmiş lavanta demetleri; merdiven eşiğindeki mumluk; saçaklardaki kırlangıç yuvaları; bu tanıdık rüzgâr, bu yosun kokusu, geniş toprak çanaklara biriktirilmiş deniz kabukları hangi zamanın öykülerini anlatıyorlar, şimdi artık giderek geciken bu eflatun günbatımlarında.
* İçimizin med-cezirlerinde evcilleşiyor en yabanıl acılarımız.
* Tirşe rengi sularında, bir tanem, nilüferler açmış gölleri andırıyor ıslak gözlerin.
* Biliyorum; yokluğunda uzaklara dalıp uzun uzun düşüneceğim sessiz, mevsimsiz  bekleyişlerle.
* Ve bir de yaban kazlarının, pelikanların göç yollarını ve uçtukça özgürleştiklerini.
“Yeni sesler, yeni kokular, yeni renklerle yeniden 
unutulmuş bir kıştan uyanırcasına,
 uzağı yakın eden yeni tutkular 
başka bir hayat başlatabilecek miydi bize bu çağrışımlar?” Bu erselik baharda.
Kim bilir?  
Mart kararsızlığımın ıssız kıyılarındayım yine.