Gündönümü Düşleri
Yaz gündönümleri, kış gündönümleri; hiçbirisi ne ilk ne de son, ilahi döngüde. Ve işte bugün yine onlardan biri. Penceremin pervazına yaslanıp kendi karanlığını biriktiren en uzun geceyi seyrediyorum bir süre. Hatıramda, yaşanmış onca yirmi bir Aralık, kimi silik, kimi capcanlı hâlâ. Hepsinin acı tatlı bir öyküsü var benimle birlikte yaş alan.
Çeyrek somunu ikiye bölüyor. Birer tas da ayran bırakıyor, kerevetin altından çekip çıkardığı yer sofrasının üzerine kardeşleri için. Bakır ayran güğümünü alıp çıkıyor sonra. Donuk, karla kaplı, uzayıp giden ormana dalıyor Hasan düşe kalka.
Uzaklardan göğü yırtan, uzun kurt ulumaları, köpek havlamaları işitiliyor. Sağrısından ısırılmış bir beyaz at kanıyor. Koşuyor deli deli. Acısının harı soluğunda buğulanıyor. Ve rüzgârın ağaç tepelerindeki ürkütücü tıslaması.
-Temiz ayran var, temiz ayran. Atılıyor bağırarak kasabadan gelen külüstür dolmuşa doğru. -Temiz ayran var. Kaç kuruştur ki bi tas ayran? Bu kaskatı beyaz soğukta kim buz gibi ayran içmek ister ki?
-Temiz ayran vaar.
Doğanın, hayatın acımasızlığı, insanın fukaralığı, çaresizliği, Hasan’ın tükenmeyen ümidi, korkusu, erkenden büyümek zorunda kalmasına karşın sakladığı, diri tuttuğu saf çocukluğu, dolmuşu beklerken acı soğuğa aldırmadan karda oynayışı; Selim Güneşin “Kar Beyaz” filminde, Sabahattin Ali’nin “Ayran” öyküsüyle canımı öyle bir acıtıyor ki!
Gecenin ırmağı sabahın aydınlığına dökülmeye hazırlanıyor artık. Bekliyorum. Birazdan göğün ayaklarının ucunda belirecek o yumuşak pembelikle ışıldayacak umutlarım. Günler uzamaya başlayacak birer birer. Sonra, ezberimizdeki o bildik fırtınalar; Zemheri, Çaylak, Ayandon, Koz kavuran, Hamsin...Hepsi, hepsi geçip gidecekler sırayla. Kirazlar çiçeklenirken kırlangıçlar olanca rengi, sesi, kokusu ile ilkyazı getirecekler. Kum saatinden süzülmüş uzun kış gecelerinden yalnızca masallar kalacak geriye.
*Ve iyi bilirim; baharlar, kardelenler hep isyancıdır.
Nice gündönümlerine, nice Nardugan bayramlarına sevgiyle.
*O. Kutlar’dan esinlenerek