Kendime Cümleler


* Unutmak için önce bilmek gerekir. 
* Talih ya yanımızdadır ya da karşımızda. Ama her nasıl olursa olsun hep bizimledir.
* Şehirlerin uğultulu kalabalığında, üzerlerine resimler, isimlerin baş harfleri, tarihler kazınmış duvarların sessizliği...
* Dünyanın bundan daha farklı olabileceğini hiç düşünmüş müydüm?
* Anlam boşluğu taşımayan, derinliksiz kelimeler vardır. Bir çırpıda anlatırlar her şeyi.
* Adsız bir mutluluğu hatırlamak...
* İçimde, acının gerçekliğini duyarak ilk kez ne zaman ağlamıştım?
* Leylak, bir çiçeğin, bir rengin, baygın hoş bir kokunun, bir ağacın adıdır. Belki de uzak bir hatıranın.
* -Sabah oldu mu?
   -Gözlerini açma, ben söyleyeceğim. Dedi güneş.
* Uskurun suya bıraktığı beyaz hırçın köpükler geride kalıp uzaklaştıkça, sakinleşiyor, dağılıp denizin tenine karışıyorlardı.
* Üstten bakan, kibirli bir hâli var gibidir Philosophia (felsefe) sözcüğünün, oysa ne sevecen ne kucaklayıcıdır anlamı: Bilgelik sevgisi.
* Hiçliği değiştirmenin imkânsızlığı...
* Belleğin azminin mi yoksa yitiminin mi bir ifadesiydi Salvador Dalí’nin “Eriyen Saatler”i?
Son günlerimin biriktirdiği, bir metnin parçaları olmayan, aralarında bir anlatım bağı bulunmayan, tek başlarına yalnızca kendi özlerindekini söyleyen cümlelerdi. Sokaklarda amaçsız,  başıboş yürürken, bir ağaca yaslanmış otururken, bir şeyler karalamaya çalışırken, otların arasından çiçek toplarken ya da bir film izlerken aklımdan öylesine gelip geçen cümleler. Bir ‘soru’nun, bir sorgulamanın, bir kabullenişin, bir hissedişin, bir sezişin, bir gözlemin sesleriyle düşüncelerimde durmadan tekrarlanan cümleler. 
Her bir cümle, yaşamı anbean ayakta tutan, onu -acı tatlı- manâlandıran hikâyelerden birini çağırıyor.