Kırlangıçları Beklerken
Bir Tarkovsky şaheseri için
“Uygarlıklar günahlar üzerine kurulmuştur.
Ulu Tanrım cennet senindir. Güç, zafer senindir.
Tanrım bu korkunç zamanda bizleri esirge. Çocuklarımın ölmesine izin verme.
Bu savaştan ne yenen ne de yenilen kalacak. Şehirler, kasabalar, ağaçlar, otlar, kuyulardaki sular yok olacak.
Benim, beni hasta eden ölümcül, hayvani duygularımdan kurtulmama yardım et Tanrım.”
Maneviyata, felsefeye, inceliğe tutkun; insanlığın gittiği yoldan acı duyan ve ıstıraplar içinde kıvranan bir tin, Alexander. Onun umut için çırpınışı, bir duanın incecik kozasını örercesine yakarışı içime işliyor ve Bach’ın Erbarme Dich aryası çalıyor o ilahi sahnede; “Merhamet Et...”
Gümüşi dalların arasından sızan güneş huzmesi; geniş damların örttüğü ahşap evlerle çok uzaklarda ufka yaslanmış çayırların üzerinde bir uzayan bir kısalan gölgeler; nilüfer havuzundaki durgun suyu kırıştıran sakin yağmur; günbatımında menekşe yığınına dönen tepeler ve yarı aydınlık odalarda solgun Altamira beyazları, solgun Mısır mavileriyle yarattığı görsel bir şiirin içindeyim. Tarkovsky ‘nin insanlığa ağıtının şiiri. Uyumakta olan bir kuşun o hafif, belli belirsiz ürperişinde uzayıp giden sonsuzluk gibi uçsuz bucaksız bir şiir, bitimsiz bir ağıt.
Ne yazık! Yaşamın derin simyasına, dirimin özündeki gizil bilgeliğe eremiyor kimi ruhlar ve günahlardan acılar, utançlar doğuyor Kavafis’in İthaka Yolu’nda ilerlerken.
Sufiler öz benliklerinden arınıp Tanrı’da yitip gitmek için Allah’ın doksan dokuz adını kendilerinden geçinceye değin tekrarlarlar ya, bu yoldan gitmeli belki de. Tarkovsky’nin, insanın zavallılığına yaktığı ağıtın şiirsel duyumunu tekrar tekrar ve tekrar yaşarken, günahlarımızın yarattığı acıları ve utancı tüketip bitirebiliriz sonunda belki. Ve belki bir kırlangıç gelir o vakit çok uzaklardan, gagasında bir kiraz çiçeği ile ilkyazı getirir yorgun dünyalarımıza.
Son eseriydi Offret. (Kurban) Tarkovsky’den şiirsel bir başyapıt. Onu çektiği yıl veda etmişti bizlere. Bugün ülkesinde savaş var.
Ne günahlarımızı ne de acılarımızı evcilleştirebildik.