Martı Yedisi


Ümit Yaşar'ın "Biraz kül, biraz duman, o benim işte" dizesi misâli, biraz sulu sepken, biraz ablak yüzlü bulutlara dalıp dalıp çıkan güneşin billûr damlacıkları, sağda solda henüz eriyememiş kar öbeklerinin içinden bakan kardelenlerin mûnis gözleri ile "o benim, baharım işte" diye mırıldanan coşkun günlerdeyiz.
Aylardan sonra dün birkaç arkadaş buluşup, birikmiş sohbetlerimizi bölüştük. Zamanı unutup yasağın başlama saatine değin oturmuşuz.
İçim yıkanmıştı, hafiflemiştim sanki...
Dönüşte kitapçıya uğradım, ısmarladığım Anday kitabım gelmişti. Yanı sıra bir iki kitap daha aldım, evin yolunu tuttum.
Hüzün Kahvesi'ni okuyorum. Bahtsız, kargınmış bir yaşam öyküsü canımı acıtıyor. Baharın tadı dağılıyor ağzımda.
Çıkmaz sokağa benzeyen acılı yaşamlarda hüzünlerin de baharlara dâhil olduğunu hatırlıyorum birden.
Soğuyan çayımı tazeleyip bir sonraki öyküye geçiyorum.