Sahaflar-Eski Dostlar


Yumuşak bir kuşluk vakti,bahçeye bakan masamdayım;kahve,kitaplar, ben; biz bizeyiz,binlerce nesil!..Kâh kahvemi  yudumluyorum kâh satırları.
Aşk-şiir-bilgelik, Unutma Biçimleri, Kendini Bilmek, İstiridye Çocuğun Hüzünlü Ölümü...Anlatıyorlar, anlatıyorlar usanmadan anlatıyorlar. Sözcükler uçsuz bucaksız. 
Bundan on-onbeş gün öncesiydi, bir hayli gecikmiş bahar temizliğimde, çekmece içlerinde, kıyıda-köşede biriktirdiğim ders notlarımdan  -hemen çoğu tedâvülden kalkmış kitaplar- bir derleme yaparak sahafların yolunu tutmuştum.
Uzunca yaşamış;hayatı farklı düşündüren; incelmiş buruşuk derilerinde sahafların o tozlu kendine has bilindik kokusuyla, sararmış, kimbilir belki  sabaha karşı bir vakitte altları özensizce çizilmiş bazı cümleleriyle kitaplar, benim pek değerli dostlarımı dün nihayet  alıp getirdim evimin sükûnlu huzuruna.
Düşünüyorum da; bazı kalemleri tanımakta ne kadar geç kalmışım; hayıflanıyorum onların ruhumu erken çağlarımda çiçeklendirebilecek armağanlarından kendimi bunca mahrum bırakışıma.
Açıyorum  birer birer ,aralıyorum sararmış benizleri ; adımlıyorum satırları, dizelerin duldasına sığınıyorum...
Sığırcıkların gagasındaki ilkyaz tohumları, güzün ufkunu hüzünlü sarıya boyayan keten tohumları, bembeyaz  tomurcuğa kesmiş manolya ağaçları, sabahın, çiy damlalarındaki gümüşsü gülümseyişi ..Ah İçimin ırmakları nasıl ışıyor!..
Zamanı ölçüyorum, kapılar açıyorum göğün kadim yüzüne varlamak için zamanın aşksız hiçliğini bu eski dostlarla...