Şiirin Kalbine Yolculuk
İztuzu Kumsalı, ben , Paul Celan ....O'nun şiirlerinde şiirin kendine özgü çetrefilli yollarında yürüyorum.
Evet, Paul Celan okuyorum; belki beş dizelik bir sayfadan dakikalarca ayrılamıyorum,baştan bir daha bir daha , defalarca okuyorum; her okuyuşumda farklı bir yola sapıyorum. Düşüncelerimde şiirin ne olduğu ne olmadığı soruları var.Çok iyi biliyorum şiirin mantığı yoktur şiir çılgındır biraz, biraz içine kapanıktır, şaşıdır şiir, biraz kafa karışışıklığıdır isyanın içleri acıtan tiz çığlığıdır şiir.
Bir şiir her ruha farklı seslenir ,şiiri okurken ,onu sözcüklerin gerçek anlamları üzerinden çözmek çoğu zaman pek zordur hattâ imkânsızdır; alaca karanlıkta ya da ne bileyim sisli bir havada el yordamı ile yürümek gibidir dizelerin ruhunu kavramak, anlamak, özümsemek, içselleştirmek.O yüzdendir ki belli belirsiz sezebildiklerimizi , ancak hayâl edebiliriz.
Tıpkı , Celan'ın " Istiridyelere sızan şarap." Cümlesinin peşi sıra giderken olduğu gibi.
Ve o sisli havanın gizemidir aslında büyüleyici olan.Mısraların kalbinde olma dürtüsü ile olamamanın hazin yoksunluğu arasında gelip gitmelerin macera dolu yolculuğu yaşanır daima dizelerde.. Okumaktan asla bıkmadığım şairin bu günlerde yine yeniden mısralarının arasında gezintiye çıktım. " Ellerin Zamanlarla Dolu" diyor Celan yıllar öncesinden.Oysa zamanı ellerine dolduramadan erken bir veda ile kopup gitmişti hayattan.
Çünkü o duygularını öylesine yoğun öylesine katkısız yaşıyordu ki ve ta ki katlanamadıklarına Seine Nehri' nin kül renkli sularında son verecek kadar..Nihayetinde kendini bir yol ağzında buluverdi , içinin bütün tortulanmış acılarını o kül renkli sularda yıkadı, Paris'in ılık Nisan göğüne serdi.
İztuzu Kumsalı, göz kamaştıran güneş, mavinin aydınlık tonları ,tepelere uzanan gür yeşillik, zakkumların kıskandıran deli pembesi ve
Celan' ın mısralarındaki sisli havada şiirin kalbine gizemli yolculuğum...