Jean Paul SARTRE , Sözcükler
Bir otobiyografi yorumlaması
Jean Paul Sartre 'ın orijinal ismi " Les Mots" dan türkçeye tam karşılığı olan "Sözcükler" adı ile çevrilmiş otobiyografik kitabını dün nihayet bitirdim. Nihayet diyorum çünkü kitap ikiyüz yedi sayfalık ince bir kitap olmasına rağmen; zaman zaman geriye dönüp tekrar okumalarım, ufak notlar tutuşum ve kimi hatırlamakta zorlandığım ; kitapta yer alan yer, zaman ve kişilere ilişkin bilgilerimi değişik kaynaklardan tazeleme araştırma gerekliliğim nedeniyle okumam normal okuma süremi aştı.
Babasını hemen hiç tanıyamadan çok küçük yaşlarında kaybeden Sartre' ın kişiliği ; baskın kişilikli bir dede ile yirmili yaşlarında dul kalan ve kalbindeki tüm sevgisini oğluna adamış bir annenin -oğluna dost ,arkadaş,yol gösterici ve baskın kişilikli dedeye karşı da zaman zaman koruyucu kalkan olan-şefkatli kucağında şekilleniyor.
1905 doğumlu yazarın çocukluk ve gençliği Avrupa tarihinin siyasal buhranları içinde birbiri ardına yaşanan savaşların gölgesinde geçiyor ve elbette düşünsel gelişimine derin etkileri oluyor bu kanlı dönemlerin öyle etkisi oluyor ki 2.Dünya Savaşının ardından Avrupa genelinde baş gösteren ruhsal çöküntüden nasibini almış olan yazar "varolmanın " sorgulandığı ve 20.yüzyıla damgasını vuran Existentialism ,Türkçe söyleyişle Varoluşçuluk adı altında geliştirdiği bir felsefî akımı kuruyor beraberinde çok yakın arkadaşı Simone de Beauvoir ve Albert Camus olmak üzere. Ancak Sartre'ın daha önceki dönemlerinde de felsefeye yakın duruşunu gözlemleyebiliyoruz.
Sartre, ontoloji , felsefî antropoloji , siyaset felsefesi gibi buraya almadığım daha pek çok konudaki entellektüel birikimi ile, üzerinde yaşadığı dünyanın sorunlarına da kulak vermeyi ve mücadeleyi kendine görev bilmiş, edebî ve felsefī çalışmalarının yanı sıra politik çalışmaları da olmuş, Fransa'nın Cezayir'e karşı yürüttüğü savaşa karşı çıkmıs ,1950 'lerde 121'ler Manifestosu'na imza koymuş, 66-67 yıllarında Vietnam Savaşında meydana gelen katliamları sorgulamak üzere kurulan Russel Mahkemesi'nin başkanlığını yürütmüş, 1968 olaylarında grevlere boykotlara direnişlere katılmış bir dönem hapse girmiş, 1973 yılında Liberation'u kurmuş,1964 yılında Nobel Edebiyet Ödülü'ne lâyık görülmüş ancak bu ödülü reddederek almamış.
Ellili yaşlarının sonunda yazdığı bu otobiyografik kitabında, yazar geçmişine büyük bir ayna tutarak aynada gördüğü çocukluğunu görülmemiş cesaretle sorguluyor yorumluyor; ortaya damağımızda muhteşem bir tat bırakan , bilinen otobiyografilerden oldukça farklı anlatımı ve yer yer alt okuma gerektiren felsefî anlatımı ile bir baş yapıt çıkıyor .Fiziksel zaafiyetleri nedeniyle- şaşı ve çelimsiz- yaşıtları tarafından dışlanan yazar dünyasını sözcükler üzerine kuruyor ve 20.yüzyıla damgasını vuruyor ta ki o damga bizlere kadar uzanıyor. 1980 yılında Pariste ölümünün ardından edebiyat ve felsefe alanında insanlığa pek değerli eserler bırakıyor.
Kitap , Can Yayınlarından çeviri Selâhattin Hilav'a ait ve mükemmel