Anton Pavloviç ÇEHOV, Vişne Bahçesi


Dr.Anton Pavloviç Çehov 'la tanışmam bir hayli eskiye uzanıyor. Sahnede izlediğim Üç Kız Kardeş oyunu ile onun yazın dünyasının kapısını ilk kez aralıyordum, 70'li yıllardı.Oyunun beni derinden etkilediğini bu gün bile anımsayabiliyorum.Önümden hızlıca akıp giden zaman içinde Vanya Dayı ile bir kere daha merhaba demiştim Dr. Çehov'a.
Ne var ki onun kalemine asıl, yaratıcılığının dönüm noktası olarak kabul edilen, Ukrayna bozkırındaki bir yolculuğun renklerini ,seslerini kokularını capcanlı imgeler ve harikulâde  şiirsel anlatımı ile gözlerimin önüne engin bir deniz gibi seren Bozkır öyküsünde vurulup hayran kalmıştım.Sonraları yine pek çok öyküsü arkadaşlık etti bana okuma yolumda.
Şimdi gelelim Çehov'un sahnelenmek üzere yazdığı dört perdelik Vişne Bahçesi oyununa.Dün akşam vakitleriydi, penceremden odama dolan gurûbun fettan kızılında bitirdim kitabı.
Anıların yumuşacık adımları ile bir gölge sessizliğinde gezindiği, her bir ağacının çiçeklerinde munisçe gülümsediği Vişne Bahçesi; bütün aileyi nesiller boyunca kadim bir dost gibi bağrına basmış olan o eskil evin önünde,eve inat terütaze sereserpeliğiyle uzanan Vişne Bahçesi...
Ve Perde ..
Aylardan mayıstır,vişnelik baştan ayağa çiçeğe kesmiştir.Sabahın ayazı ile ürperen pembe-beyaz vişne çiçeklerinin arasında sığırcıklar ötüşmektedir.Takvimin yaprakları ise19.yüzyıla düşmektedir birer birer. 
Rusyada toprak köleliği kaldırılmış,ülkenin toplumsal, siyâsi ve parasal düzeninin  köşe taşları yerinden oynamıştır. İşte, Vişne Bahçesi ,ülkede yaşanan köklü değişimin gerçekliği ile yüzleşemeyen"Aristokrat" bir ailenin dokunaklı öyküsüdür. Savurganlıkları nedeniyle biriken borçlarının  ödenmesinin tek çaresi,içinde vişne bahçesinin de bulunduğu aile çiftliğinin satılmasıdır. Ve beş yıl aradan sonra kızı ile Paris'ten dönen Lubov Andreyevna Ranevskaya'nın o mayıs sabahı yüzünde acı bir tokat gibi patlar bu kaçınılamaz gerçek.
Yukarı doğru uzanan kavakların gölgeli görüntüsü ile birlikte ufuk çizgisine doğru yayılıp serpilen vişne bahçesi satılmıştır artık; çocukluk anıları ile birlikte geçmişin koynunda öksüz kalmıştır vişnelik.
Andreyevna uzanır yatağına, gücü  kalmamıştır...Uzak bir ses ,tıpkı göklerden kopup gelir gibi, ağıt gibi hüzün veren bir ses...Birden ağır bir sessizlik bastırır.Ama bir daha ,uzaktan, yeniden vişne bahçesinden bir ses yükselir...
Ağaca inen baltanın sesi!..
Ve Perde kapanır...
Toplumsal yaralarımız, insanî zaafiyetlerimiz,hâsılı hayattan kesitlerle örülmüş eser, Ataol Behramoğlu'nun Rusça aslından dupduru çevirisi ile okuruna muhteşem bir okuma zevki veriyor,
elbette İşbankası Kültür Yayınlar'nın titiz çalışması ile.