Polonya Günlüğüm 3


Gdansk 'ı geziyorum
 
Ruhumu üşüten Auschwitz Birkenau kamplarından sonra yolumu Gdansk 'a çeviriyorum. Gdansk duygulularımı körükleyen ,beni hassas yerimden yakalayıp bana şiir yazdıran Baltık Denizi kıyısındaki 
" inci".
 
Bu kent belki de Polonya'nın en fazla bilinen şehri . Lech Walesa'nın kenti ve Leninin tersaneleri olmakla ünlenen bu güzelim şehrin mimari yapısı zaman içinde oldukça önemli değişimlere uğrasa da esas değişikliği demografik yapısında yaşamış.Uzun yıllar Prusya ve Hansa topluluğunun kontrolü altında yaşamış,savaştan evvelki nüfusu içinde dörtyüz bin kişi Almanca konuşurken ve sadece onaltı bin Polonyalı yaşıyorken savaş sonrası Almanların gidişi ile 1308 yılından beri ilk kez nüfusun tamamı neredeyse Polonyalı oluyor.
 
Visla nehri ile Baltık denizinin birleştiği yerde kurulan şehir tarihi boyunca her zaman stratejik bir öneme sahip olmuş. 1300'lü yılların başında Töton Şövalyeleri tarafından ele geçiriliyor bundan sonra Gdansk 
- o günkü adıyla Danzig- ekonomik olarak hızla gelişiyor ve Hansa 
Birliği 'nin bir üyesi oluyor.Polonya kralı Kazimierz döneminde şövalyelerden geri alınan kente özerklik tanınıyor, Rönesans Döneminde Baltık kıyılarının en gelişmiş kenti olarak zenginliğin doruğuna ulaşıyor. 17.yüzyılda İsveç'le yapılan savaşlar ekonomik gelişimini sekteye uğratıyor, Prusya'nın hegemonyasında liman ticareti geriliyor 1814-15 yıllarını Rusya Avusturya
Prusya 'nın paylaşımında geçiriyor. Ve nihayet Almanyanın 1 Eylül 1939 'da Polonya'ya girmesiyle ikinci Dünya Savaşı başlıyor ve bu tarihten itibaren 1945 yılına kadar bağımsız bir Polonya'dan söz edemiyoruz .Ağır geçen savaş yıllarını takiben bir dönem de komünist rejim yaşayan bu yorgun ülke ve bu güzelim şehir nihayet yaralarını sarmaya başlıyor ,bombardımanla harap olmuş değerli tarihi binalar asıllarına sadık kalınarak yenileniyor, tersaneler canlandırılıyor.
 
Bu gün Gdansk hemen bütün şehirlerde olduğu gibi yeni ve eski olmak üzere iki bölgeden oluşuyor ve elbette eski şehir zamanın bütün yıllanmığışlığıyla olgun ve vakur. Eski kente rıhtıma açılan altı kemerli kapıdan giriliyor birbirine paralel uzanan sokaklar kalabalık, hatıra eşya satan dükkânlar , restoranlar , sokak müzisyenleri ile renkli ve cıvıl cıvıl.Akşam saatlerinde inceden başlayan yağmur şiirimde de dillendirdiğim gibi sanki şehrin yeşil, amber sarısı ,açık kahve, pembe renklerini damla damla eritip arnavut kaldırımı yollarda biriktiriyor sokakları boyuyor.Tabii amber sarısı demişken Polonya'nın ekonomisine katkısı büyük olan Amber'den söz etmeden geçemem Baltık Denizinden ve hem de karadan çıkarılan Amber işleniyor şık tasarımlarla kolye yüzük küpe olarak kadınları süslüyor, taklitleri var ama kaba , hakiki olanları çok güzel.
 
Ortaokul yıllarımda Danzig adıyla öğrendiğim bu şehre bilmem yolum tekrar düşer mi ?Ama hatırası bende yaşayacak.