Ağlıyan Kadın


"Ağlıyan Kadın" orman olmalıydı. Orman mıydı yoksa? Belki de ormandı!..
Düşüncelerim hiç bu kadar yorgun olmamıştı. Şiirin munis dünyasına salıyorum kendimi Ece Ayhan'la birlikte.
Daha önceki okuyuşlarımdan birinde, sayfasını ucundan hafifçe kıvırdığım ve son dizesinin altını çizdiğim "Ağlıyan Kadın" ını okuyorum. Belli ki diğerlerinden farklı etkilemiş Ayhan'ın bu şiiri beni. Ama bu defa "Ağlıyan Kadın", tuhaf bir biçimde ormana dönüşüyor imgelemimde. 
Temiz gök parçaları saklı gür saçlarında kadının. 
Kırlangıçlarla boşalıyor zamanının zembereği delimsirek baharlarında.
Deniz lâleleri büyüyor ayak bileklerinde geceleri. 
Tutku ile uzatıyor dudaklarını yağmurun öpüşlerine kadın. 
*******
O yabanıl, o ham, o kösnül eller...
Ve Defnenin yanık
Kokusu...
Sanki
Nar çiçeğinin rengine özenmiş bir ölüm. 
*******
"...Yüzü rüzgârda, siyahlı bir kadın
Gözyaşı dökmeksizin ağlıyor." 
*******
Düşünüyorum da:
"Ağlıyan Kadın" ormandı aslında.
Orman olmalıydı "Ağlıyan Kadın". 
Bilmem yanılıyor muydum?