21 Aralık


Seslensem, mutfaktan ya da odaların birinden çıkıp geliverir mi ki en cıvıltılı hâlleriyle?..
Tatlı bir çocuksulukla uyandım gündönümüne bu sabah, usulca ayrıldım rüyaların kıyılarından. 
Geçen onca yılın ardından içimi dağlayan alazların yerini şimdi, buruk, mayhoş, kekremsi bir özleme bırakmış olmasına artık şaşırmıyorum. Hani demiş ya biri: "İnsanım, insancıl olan hiçbir şey yabancı değil."
Dönencenin ağan aydınlığında belirginleşiyor şehir uzaklarda. Birkaç saate kadar kızımla buluşacağım. Biriciğimin özene bezene yerleştirmeye çalıştığı yeni evindeki ırmaksı duru heyecanı benim anaç ruhumu da coşturuyor.
Haylaz Tom Sawyer'ın Polly teyzesini zıvanadan çıkartan maceraları ile günün yorgunluğunu atmaya çalışırken gözüm tonton çifte ilişiyor; ne sevimliler! Daha beş dakika bile olmamış başlayalı. İzlemeye koyuluyorum.
Hemingway hayranı edebiyat profesörü John, yakalandığı alzheimer yüzünden sıklıkla dikkatini kaybediyor, zaman zaman nerede olduğunu bile unutuyor. Ella ise kısacık sarı saçlarının üzerine taktığı fındık kabuğu, kâküllü peruğu, kıpkırmızı dudak boyası ve olanca hareketliliği ile yaşının insanı değil. Kocasının en büyük desteği.
Doktorların tükenmez telkinlerinden, çocuklarının usandıran ilgisinden bunalan sevimli çift karavanları ile evden uzaklaşmaya karar veriyorlar. Boston'dan Key West'e Hemingway 'in ülkesine doğru düşüyorlar yollara. Seyahatleri boyunca, hayata ve birbirlerine olan tutkularını keşfediyorlar. Yönetmen Virzi'nin de dediği gibi bir şarkı kadar sade, güldürüp eğlendiren, biraz hüzünlü, biraz çatlak ama insana yaşama sevinci, mutluluk veren bir özgürlük öyküsü.
Hemingway 'in müze evini gezerlerken bayılıp hastanelik olan Ella, doktorlardan durumunun ciddi olduğunu, yaşamının artık sonuna geldiğini öğrenir. Kocasının kendisi olmadan bir hiç olduğunu da bildiğinden kararını verir. O gece, fındık kabuğu kâküllü peruğunu kısacık sarı saçlarının üzerine itina ile yerleştirir, dolgunluğunu iyice yitirmiş solgun dudaklarını nar çiçeğine boyar, o esnada derin derin uyumakta olan kocasına usulca gözlüğünü takar, saçlarını düzeltir sonra yanına uzanır, John'un kolunu kendi bedenine dolar, böylece sarmaş dolaş, soludukları gazla ölüme yatarlar.
Gülme ve ağlama arasındaki gelgitlerimle izlediğim öyküde Ella gibi yaşlanamadan, bizlere pek erken veda eden annemin yaşlılığını yaşadım Ella'nın renkli kıpır kıpırlığında, çocuksu hareketliliğinde, nar çiçeği dudak boyasında.
Bu gündönümünü, bu en uzun geceyi yine annemle uğurladım, onu kaybettiğimizden bu yana her yıl olduğu gibi.
Şimdi artık doğacak günler git git uzayacak, bana koynu mis kokulu baharın gelişini müjdeleyecek, cemreler düşecek sevdâlarıma, ırmaklarım taşacak gönlümden. Ama hep buruk, mayhoş, kekremsi bir özlemle.