Ayvalık Güncem


İki yıl öncesinde ,günün henüz olgunlaşmamış saatleri idi, bir akşam yemeği için gelmiştim; tanışmam böyle oldu Ayvalık'la.O akşamüstü, Cunda Adası'nın ufkunda kana kana seyrettim büyülü günbatımını.Gitgit koyulaşan gölgelerinde kasabanın beni kendine çeken davetkâr dostuluğunu duyumsadım içimde.Yemek bitmişti.Ayrılırken, hem kendime hem Ayvalık'a söz verdim: Tekrar gelecektim buralara, uzun uzun kalıp esrarlı ruhunu ruhuma sindirecektim, zamana kazınmış öyküsünü okuyacaktım evlerinin, sokaklarının gözlerinde.
 
Tanışmamızın üzerinden akıp giden iki yıldan sonra nihayet sözümü tutmuştum; işte Ayvalık'ta idim yeniden.
Bu defa, kaderin çok hoş bir cilvesi ile ve benim için çok anlamlı bir nedenle savrulmuştum beni ısrarla çağıran bu denize, bu topraklara.
 
Yeni kitabımın hazırlıkları için kendimle başbaşa kalabileceğim huzurlu bir yer arıyordum.İçimin sesi,
" Bu yer mutlaka Ayvalık olmalı." Diyordu bana.Evet Ayvalık beni hiç mi hiç yanıltmadı..Burada geçirdiğim günlerde, olanca huzurun, sonsuz dinginliğin kucağında idim.Sahil boyunca uzun yürüyüşler yaptım, zamanı unuttum,kasabanın ücra mahallelerinde ,kadim sokaklarında adeta kayboldum.Bu kayboluşlarda, kitabıma koyacağım şiirlerimi seçtim, kitabıma isim aradım.
 
Ayvalık,sarımsak taşının mahçup pembesinde,pavuryaların gözünden dostça gülümseyen Ayvalık; şimdi artık benim için sıradan bir sahil kasabası olmanın ötesinde çok anlamlı ve değerlisin.