Bir Yaz Öyküsü Yazmak geçiyor aklımdan.


İmgeler, ket vurulamayan azgın sel suyu gibi savruluyor zihnimde; gerçeklik ve düş arasında derin bir sanrı içinde yaşadığım anlarımdan biri olmalı bu...
 
Sıcaklar çoktan alıp başını gitmiş.Ekim' in sarı kucağında Güz'le sarmaş dolaşım.Akşam çay vakti, masalsı ufku seyrediyorum.Güneşin yengi kızılı acelesizce dökülüyor bahçedeki lâdin fidanlarının tepelerine. Göğün anbean değişen bütün renkleri karşıdaki havuzda yıkanıyor; maviler, morlar, turuncuya çalan kırmızılar, acı sarılar...Hepsi sırılsıklam. Uzaklardan gelen tek tük araba sesi ,sessizliğin dinginliğini bölüyor. İleride, bir evin sundurmasına bir kedi kıvrılıvermiş. Aklımdan bir yaz öyküsü yazmak geçiyor. Önceki yazlar, bütün yazlar...
 
Eskil bir bahçenin önündeyim.İki geniş kanadının göbeklerine yerleştirilmiş zarif işlemeleri ile ağır demir kapı geçmişe aralanıyor; tiz gıcırtısı zamana asılı kalmış bahçede belli belirsiz yankılanıyor. Kırmızısı eprimiş, uçlarından yer yer kırılmış üç basamaklı sevimli tuğla merdiveni ağır ağır çıkıyorum.Kuru yaprak hevenkleri ile örtülü kameriye ıpıssız.Üşütmeyen tuhaf rüzgâr limonlukların, ham yaz mandalinalarının kokularını taşıyor türüm türüm.Kimbilir hangi yazdan kalma boru çiçekleri büzülüp, dökülmüş, sarmaşıklar sökülmüş.
Sıtmalı bir hasretten kurtulup eski bir dosta yeniden kavuşmak gibi tıpkı zamanın yas tuttuğu ve artık gönlüme hiçbir ferahlık duygusu taşımayan bu eskil bahçede geçirdiğim anlarım.
İç sesim: Yalnızlığa bırakılmış bu bahçeye yazıklanışlarım ve gözlerimden ruhumun derinliklerine yağmur gibi boşanan hazinlik duygusu.
 
İçimde handiyse zaman döngüsü büsbütün ters- yüz olmuşken bir çay yudumunda diriliyor
" Şimdiki Zaman " yeniden.
 
Kedi hâlâ karşıki sundurmada miskin miskin yatmakta, havuz göğün renkleri ile boyanmış, güneş iskandil halatı gibi sereserpe ufka uzanmış...
 
Gözlerimle dinliyorum geçmiş yazları.Buğulu mor salkımlarla yaşanan bir yaz öyküsü yazıyorum Ekim' in sarı sayfalarına.