Gecelerimizin Mavisini Rüyalarımız Eğiriyor
Zihnim alabildiğine yorgun ve karışık şu sıralar. Tuhaf bir biçimde, başlayıp, sonunu getiremeden bir kenara bıraktığım kitapların sayfalarındaki kimi cümlelere asılıp kalıyor düşüncelerim; zorluyorlar beni.
Shakespeare'in Fırtına oyunundaki bir konuşmadan bir cümleyi; • “Rüya dediğin şey de/ bizlerden olur işte/ Ve minicik ömrümüzü yine bir uyku noktalar.” şeklinde Türkçeleştirmişler. Bense hâlâ evirip çeviriyorum, zira bendeki yankısı daha farklı bu cümlenin: “Rüyalarımızı biz kendimiz yaratırız; yaşadıklarımızla, yaşamayı hayal ettiklerimizle tıpkı bir kurmaca yazın gibi yaratırız onları. Nihayet, ilahi sona gelindiğinde ise bir ömrü sığdıracağımız o uzun rüyanın sonsuz uykusuna uzanırız.” İşte benim düşüncelerimdeki izdüşümü de bu, bu cümlenin.
Birkaç gün önce bir dostumun işliğinde birbirinden güzel seramik çalışmalarını hayranlıkla seyrederken, gerilerde, bir köşede ufacık bir parçasını görebildiğim şeyi, arkaya dolaşıp merakla çekip çıkardım. Oraya, seramiğin rengârenk dünyasına ait olmayan bambaşka şey, ceviz üzerine sedef kakma lalelerle bezeli eski bir çerçeveydi. Şaşkınlıkla, “ Peki bu ne kadar?” diye sorduğumda; “Satılık değil o, beğendiysen al senin olsun.” dedi arkadaşım. Önüne bir cam kestirmem ve camı tutacak tırnaklar yaptırmam gerekiyordu yalnızca.
Dün akşamüzeri, hafifçe toz kokan kurutulmuş çiçeklerin, tarih sırasına göre dizerek pembe saten bir kurdele ile bağladığım mektupların, şimdi ne için sakladığımı hatırlayamadığım yarısı kopmuş bir sinema biletinin, kenarları tırtıklı aile fotoğraflarının arasından, arkasına titrek elle, “mutlu gün 22 Haziran” yazılmış evlilik fotoğraflarını seçtim annemle babamın. Özenle yerleştirdim çerçeveye.
Latince, bir başka cümle daha var zihnimi yoran: “Non omnis moriar.” Ben hiçbir zaman tamamen ölmeyeceğim, demekmiş.
Koyulaşarak inen akşamın sükûnetinde bir an durup dinledim; lalelerin sedef damlacıklarından sesleri geliyordu her ikisinin de, sevgiyle ürperdim.
•”We are such stuff/ As dreames are made on, and our little life/ Is roundet with a sleep.”