Güz...Renkler...AnKaRa
Günlerdir acıya kesmişti canımın çekirdeği, bırakıverdim bu sabah. Bir tavus kelebeğiydi sanki havalandı güzün renklerine doğru.
Sedefli bir deniz kabuğunda uyanıyordu Ankara o saatlerde.
Yağmur kokuyordu, ıslaktı ihtiyar kestaneler, simit tezgâhları, güvercinler, umutlar, şarkılar, hepsi, her şey taptazeydi.
Gezdiğim eski fotoğraf sergileri, içten bir çay sohbetine ev sahipliği yapan Bestekârın başında, Üniversite apartmanındaki antika dükkânı, bu renkler, bu sesler, kokular, bu delişmen güz bir araya yığılan geçmiş ve bu gün sıradan, fakat hayâl dahi edemeyeceğim kadar sarsıcı ve etkileyici bir gerçeklik oluşturuyordu.
Geçmişin içinden güzle birlikte geçiyorduk Ankara' da.