Les Feuilles Jaunissent


Mevsim değişimi yorgunluğu olmalı, ne zamandır çıkmıyordum dışarı. Oysa, yağmur sesli bir sonbahar pencereme yaslanmış, dursuz duraksız çağırıyordu beni.
En tenha saatleri şimdi günün. Sokaklar, bahçeler handiyse bomboş. Güneşsiz, yumuşacık bir alaca aydınlıkta, tütüne çalan toprak, limon küfüne düşmüş tek tük pembeler, ayak uçlarımda uçuşan sapsarı yaprak hevenkleri ile yürüyorum. Sanki her şey olgunlaşmış gibi ağırbaşlı ve dingin. Hasada hazır balkabağı tarlaları geçiyor hayalimden gülümseyerek.
Kimindi; bir mısra dudaklarımda. Belki de uzak öğrencilik zamanlarımın bir şarkısının sözleriydi; aşkın kederini anlatan. Tekrarlıyorum küçücük kırılgan bir ezgiyle. “Les feuilles jaunissent doucement, Les feuilles jaunissent doucement."
Çoktan eskimiş, yitmiş bir yazın ardından, Tanrım, nasıl muhteşem bir güz yaşıyor bu şehir böyle. Kenarsız köşesiz bir çavlandan dökülen bu renkler nasıl ıslanıyor ıssız, çıplak göğün altında eğik çiselerle. 
Les feuilles jaunissent doucement; yapraklar yavaşça sararıyorlar.