Masallarımız


Hangimiz çocukluğumuzda annelerimizden, babalarımızdan ,feri gitmiş gözlerindeki şefkat dolu bakışı ile ninelerimizden masallar dinlemedik? Uykunun karşı koyamadığımız tatlı rehaveti usulca gözlerimize yerleşirken yatağımız bazı geceler Hansel-Gretel kardeşlerin uçsuz bucaksız ormanı oluverirdi; ya da Kırmızı Başlıklı Kız oluverirdik de yastığımızın altına uzattığımız minicik ellerimizle üzeri beyaz benekli mantarları toplardık kolumuzdaki sepete.Belki bir başka gece yatağımız bir sokak lâmbasının altında, biz ise üzerine yağan lâpa lâpa karla soğuktan tir tir titreyen çıplak ayaklı Kibritçi Kız olurduk ,bizi sıcacık sarıp sarmalayan yorganımızın içinde ölesiye üşürdük.
 
Çocukluğumuzun sınır tanımaz muhayyilesi ile bir hayâlden diğerine koşarken aslında o büyülü masal dünyasının , hayatın gerçeği olduğunu, aslında hayatın kendisinin bir masal olduğunu öğrenmemiz yıllarımızı aldı .O masallarda hiç farkına varmadan bizler iyiliği, kötülüğü, yoksulluğu, bencilliği, açgözlülüğü, hırsı ,onurlu olmayı yani hayatı öğreniyorduk bir yandan. Ama saf çocuk yüreklerimizde ne acılar, ne kötülükler tutunamıyordu asla, daha bir gece önce çok üzüldüğümüz Kibritçi Kız 'ın üzerine düşen karlar ertesi sabahın güleç yüzünde çoktan erimiş oluyordu annemizin hazırladığı reçelli ekmeğimizi yerken.
 
Şimdi büyüyerek kirlettiğimiz dünyamızda her birimiz kendi masallarımızın birer kahramanıyız.Sırtımızda yılların biriktirdiği yükümüzle yorgun, belki hayata biraz kırgın, biraz sitemkâr, belki öfkeliyiz. 
 
Ama yine de her şafakta erkenci kuşların neşeli telâşında pembe bir masal gibi aydınlanan göğe uyanıyoruz bitip tükenmek bilmeyen umutlarımızla.