Panait İstrati, Akdeniz
Aslında roman, kitap olarak nadir okuduğum bir türdür.Daha çok felsefe, felsefeyle yakın ilişkilendirdiğim mitoloji ile medeniyet ya da düşünce tarihi gibi kimi alanların tarihine ilişkin okumayı severim.Ancak okuma zevkine itibar ettiğim dostlarımın tavsiyeleri doğrultusunda ara sıra roman da okurum.Bu kitabı da yine böyle bir tavsiye üzerine aldım , üstelik daha önce İstrati'den okumamıştım.Bazı bölümleri tekrar tekrar okuyup, felsefi bulduğum cümleleri akıl defterime kaydederek büyük bir zevkle kısa sürede bitirdim.Her şeyden önce şunu not etmeliyim; kitap Yaşar Nabi Nayır 'ın harikulâde çevirisi ile doyumsuz bir okuma lezzeti sunuyor okuyucusuna.Çok yerinde kullanılmış deyimler, özenle seçilmiş sözcüklerle dilimizin o duru akıcılığında sanki çeviri bir eser okumuyorum da , Türkçe olarak kaleme alınmış bir roman okuyorum hissi , ilk sayfadan başlayarak kitabın son sayfasına gelene dek beni terketmedi.
Panait İstrati yaşamı boyunca pek çok Akdeniz ülkesini ziyaret etmiş; bu ziyaretlerindeki dikkatli , titiz gözlemlerini büyük bir ustalıkla aktarmış kitabına; o nedenle kitap bir roman olmasına rağmen biyografik anı özelliği de taşıyor.
Olaylar Osmanlı Imparatorluğu'nun çöküş yıllarında istibdat döneminde Osmanlıya bağlı Beyrut, Kahire, Şam, İskenderiye gibi şehirlerde geçiyor.Bu şehirlerin o dönemki sosyal, kültürel, ekonomik , siyasi yapılarına büyük bir ayna tutarak değerli bilgiler de aktarmış oluyor kitap.
Öykümüz 1906 yılının Aralık ayında başlıyor.Yoksul Yahudi bir ailenin oğlu Adrien; annesi çamaşırcılıkla kazanıyor hayatını .Romanya'nın liman kenti İbrail'de yaşıyorlar.Henüz yirmili yaşlarının başındaki Adrien, çocukluğunda okulda öğrendiği Firavunları, Mısır mabetlerini, palmiyeleri çok merak ediyor yanı sıra ülkesinin heyecansız tekdüze yaşantısından, soğuk havasından , sürekli kapalı gökyüzünden bıkmış bir halde, biraz macera ve bolca Akdeniz güneşi özlemiyle pasaportu ve hemen hiç parası olmaksızın ülkesinden -kendi deyimiyle- "sıvışıyor." İskenderiye'ye gitmek üzere Köstence'den gemiye atlıyor .Ne kendisinin ne de yakın dostu Mihail ile ihtiyar Musa'nın yakalarını bir türlü bırakmayan yoksulluğun kollarındaki serüvenlerinde, yaşama mücadelesi verirken bir yanda da onurlu kalabilmenin savaşımını veriyorlar.
Evrensel kardeşliğin renkleriyle oluşmuş bir gökkuşağı "Akdeniz" , dostluğun, arkadaşlığın, yüreklere kazınan insan sevgisinin, adressizliğin bir solukta- kimi gülüseyerek, kimi acı bir iç burkuntusu ile- okunduğu bir güzel kitap. Hastalığına yenilerek ölen dostu Mihail'in ardından Adrien ülkesine geri döner, Balkan Savaşı yıllarıdır. Adrien devrimcidir ; şimdi özgürlüğü tatmak üzere Paris'e doğru yola çıkacaktır
1884 doğumlu yazarımız Balkanlar'ın Gorki'si olarak anılıyor.Gençliğini aralarında İstanbul'un da bulunduğu pek çok Osmanlı kentinde geçiriyor.1935 yılında hayata veda ediyor.
Kitap Varlık Yayınları'dan Yaşar Nabi Nayır çevirisi ile çıkmış, 174 sayfa.