Heybetli Dağlarda 1
Havalar haşinliğini bırakıp biraz yumuşayınca, güneş mavi göğün içinde çil çil gülümsemeye başlayınca yine yeniden bırakıverdim kendimi içten, o kendi halindeki sahici hayatların yaşandığı köylerimizin kucağına.
Bu defa heybeti ile insanı büyüleyen hatta biraz da ürküten Torosların dağ köylerine düşürdüm yollarımı. Batı Toroslar yöresinin coğrafyasını Manavgat Çayı belirliyor, Söğüt Çayı ile birleşen akarsuyun uzandığı Melas Vadisi antik dönemlerden bu yana dağlı Pamfilyalılar, Homonadlar gibi çok gelişmemiş ilkel budunlardan başlayarak pek çok yerleşime ve medeniyete yurt, sığınak olmuş. Bölgedeki kimi köylerin antik isimleri biliniyor Etenna, Gotenna, Erymna gibi; antik isimleri bilinmeyen ve neredeyse bir çiftlikten daha küçük onlarca yerleşim alanı bulunmakta. Üzerinde Grek, Roma, Pers gibi büyük medeniyetleri ağırlamış bu kadim topraklar yedinci ve sekizinci yüzyıllarda Arap akınlarına uğramış, Türklerin Anadolu'ya gelişinden itibaren bölgeye yerleşmeleri onikinci yüzyılın ikinci yarısını bulmuş.
Tarihi zenginliğinin yanı sıra bu gün çoğunlukla ayakta kalabilmiş, hiç bağlayıcı harç kullanılmadan ahşap, moloz ve taştan inşa edilmiş çok özel , gözü gönlü hoş eyleyen değişik bir yapılaşma tarzına hayran kalıyoruz bu dağ köylerini gezerken. Antik dönemler mimarisi ile benzeşen bu yapılaşmanın, bir dönemde bölge nüfusunun çoğunluğunu oluşturan Rumlardan kaldığı bilinmekte. Düğmeli evler diye bilinen, taş ve ahşaptan oluşan bu mimari tarza hatıllı kuru duvar adı verilmekte; evler serin ve havadar ,depreme dayanıklı yapılar.Geleneksel Türk evlerinde odaların sokağa ya da avluya doğru uzanan cumbası bu evlerde şahnişin adını alıyor.Yazık ki Toroslarla çevrili Ürünlü, Akseki ,Ormana, İbradı köylerinin bu özgün mimari harikaları bölgenin büyük oranda göç vermesi ve ilgisizlik yüzünden yıkılmaya, yok olmaya mahkûm olmuş.
Dorukları bembeyaz parlayan Torosların eteklerine sereserpe uzanmış yatan sakin, yemyeşil bir doğa harikası Eynif Ovası. Tarih boyunca ticaret kervanlarının uğrağı, çetin geçen yolculukların ardından huzurlu bir mola yeri olmuş. Onüçüncü yüzyıl Selçuklu eseri olan Tol Han cömertçe açmış kollarını yol yorgunu tacirlere, kervanlara.Şimdilerde yıkık vaziyette olan Tol Han 'dan geriye kalanlar zamana direnemeyip çökmüş duvarları ve halâ inatla ayakta kalmayı başarabilmiş kemerleri.
Tarihin izlerini yemyeşil gözlerinde okuyabildiğimiz Eynif Ovası günümüzde meraklı gezginleri ağırlıyor ve bir de yılkı atlarını bağrına basmış. Hüzünlüdür yılkı atlarının öyküsü. Çocukluğumda Abbas Sayar'ın Yılkı Atları kitabını okumuştum beni ne çok, ne derinden etkilemişti atların hazin sonları. Ve Eynif'te o ucubucağı olmayan uysal ovada yılkı atlarını görüntülemeye çalışırken içimde tarifsiz bir burukluk hissettim ; heybetli Torosların salkımlanan mor gölgelerinin altında , gün batımında yılkı atları beni yüreğimden bir kez daha vurmuştu.