İstanbul'u biriktirdim yine
Yükselen betonun soğuk yüzünde ruhu giderek ıssızlaşan kederli İstanbul; gönlü, içinin derinliklerinde yaralı-bereli olsa da halå ağır ağır solumaya devam ediyor .Güçsüz , cansız elleri son bir gayretle tutunmaya çalışıyor geçmişine.Bakışlarında vefasızlığa isyanını okuyorum ,canım fena yanıyor onunla her gözgöze gelişimizde.
Sevgili Manço' nun Sakız Hanımının, güneşle gülümseyen cumbasından arnavut kaldırımlara yarı bellerine kadar zarifçe uzanan sakız sardunyaların pembesini hüzün çalmış, dudaklarında hüzzam şarkılar var.Incecik yağan bir yağmurun ıslak ellerinden tuttum birlikte dolaşıyoruz kadim sokakları: Şair Latifi sokak, Şair Nefi sokak, Atıfet sokak, Kağnı sokak, Sakız gülü sokak....Kimbilir neydi öyküleri ; kimdi meselå Atıfet, neden Kağnı? Vaktim öylesine az ki sadece o eski sokaklara bir hatır soracak kadar ancak...Belki dönünce düşerim bu kadim sokakların öykülerinin peşine.
Yoğurtçu Parkı, N.Hikmet Kültür Merkezi, Süreyya Opera Binası, Boğa Heykeli, vakur gözlerle kıyıyı süzen, dalgın dalgın enginlere bakan zarif iskele binası ...Zamanın sonsuz ellerinde geçmişi geleceğe taşımaya nefesleri yetebilecek mi bilemem? Aslında sevgili kızımı alkışlamak için geldiğim İstanbul' da çok kısa da olsa sokaklara merhaba demeden ,denize karşı ince belliden tavşankanı içmeden dönemezdim elbette buralardan .İçimde kadim bir dostu ziyaret etmenin engin huzuru ile yine İstanbul' u biriktirdim gönlümde , sarı lâleler aldım kendime çiçek pazarından.