Kadim semt Balat
Görmek istediğim yerleri ziyaret etmeden önce, gideceğim yerle ilgili bilgiler edinmeye çalışırım, okur, araştırırım öylece düşerim yollara ; bu defa çok kısa bir süre için ve değişik bir amaçla gittiğim İstanbul'da gönlümün sesine kapıldım ve o çok merak ettiğim Balat'ın daracık , dik yokuşlu sokaklarında buluverdim kendimi birdenbire ve hazırlıksız olarak. İstanbul'un kıyıda köşede kalmış mahzun bırakılmış bu kadim semti şimdilerde canlanmış ; tarihe meraklı gezginleri, çokça da fotoğrafçıları ağırlıyor.Osmanlılar döneminde köklü Rum ailelerinin yaşadığı Balat yakın zamana kadar Yahudilere ev sahipliği yapmış; 1948'de İsrail Devletinin kurulmasıyla 1950'lerde Yahudilerin çoğu göçmüş ve sonraları Karadeniz' den gelip yerleşenlere kucak açmış semt.Osmanlı ve Rum evleri kendilerine özgü mimari yapılarıyla öyle güzeller ki görülmeyi, ziyaret edilmeyi fazlasıyla hak ediyorlar.
Daracık yollara yaslanmış çok eski evlerin çoğu neredeyse yıkılmaya yüz tutmuş.Istanbul, deprem korkusunun gölgesinde yaşıyor ve ne acı ki anılarla yüklü bu tarihi semt, değil büyük bir deprem ufacık bir sarsıntıya bile yenik düşüp yitip gidebilir. Semtin bir kaç esnafı ve sakinleriyle yaptığım sohbetlerimde hep bu gizli korkuyu içten içe sezebiliyordum.Anıtlar Yüksek Kurulu'dan alınan izinle yapılabilen bina iyileştirmeleri yok denecek kadar az; evlerin çoğu kaderine terkedilmiş.
Çok yaşlanmış bu evlerin sanki yüzlerinde gözleri var ,ağızları var ;sanki ziyaretçilerine bakıyor; onlarla konuşuyor; uzun uzun geçmişi anlatıyorlar yorgun nefesleriyle.
Son zamanlarda gezginlerin gözdesi olmayı başarmış Balat'ta, oturup bir şeyler yenebilecek , kahve-çay içilebilecek şirin mi şirin yerler açılmış ve ben , günümüzde, buram buram geçmişi yaşayan bu sevimli semtte harika bir kahvaltının ardından kahve keyfini yaşadım rengârenk şemsiyelerin rüzgârda salım salım salınışlarını seyrederken.
Çoğu ikinci el giysi ve eşya satan dükkânlarda gramofondan tutun da bir zamanlar evlerde diktiğimiz elbiselerimizin rengine modeline göre özenle seçtiğimiz irili ufaklı boy boy sedef düğmelere kadar neler yok ki...Baktığım, ellediğim her şeyde geçmişin izleri ,o dolu dolu yaşanmışlık duygusu naifçe okşadı ruhumu .
Çok eski ,vefalı bir dosta veda eder gibi üzülerek Balat'a veda ettim ; içlenerek hoşçakal dedim.Sadece bir kaç saate sığdırabildiğim ziyaretim neredeyse bir ömre bedeldi.