Polonya Günlüğüm 5


Varşova'yı geziyorum
 
Varşova renksiz binaları ile soluk ve cansız görünse de aslında bir tarih hazinesi, adeta yakın tarihi anlatan bir ders kitabı gibi.Ihtişamlı imparatorlukları bir çok kez sarsılmış, tarihin en büyük gettosuna ev sahipliği yapmış , bir dönem komünist rejim yaşamış bir kent. Bir başkent olarak tarih arenasına çok geç çıkıyor, 10. yüzyılda yerleşim işaretleri bulunsa da bir şehre ait göstergeler 14.yüzyıla tarihleniyor.Varşova'nın geçmişteki en parlak dönemi 1596'da seçilen kral Sigismund dönemi; bu dönemde başkent Krakov'dan Varşova'ya taşınıyor.Polonya'nın hemen her şehrinde olduğu üzere Varşova da İsveç saldırılarından nasibini alıyor ,1655'te tamamen yıkılan kenti 17. yüzyılda Saksonya kralları yeniden inşa ediyor.Polonyalılar 18.yüzyılı Varşova'nın altın çağı olarak anıyorlar.Bu dönemde konserleri, tiyatroları ve salon toplantıları ile tüm Avrupa'nın en gözde kültür merkezi oluyor. Çok uzun süre toprak bütünlüğünü koruyamayan ülkenin parçalanmasının ardından şehir 1795'te Prusya 'ya katılıyor 1815 Viyana Anlaşması ile bir dönem Rusya egemenliğindeki Polonya Krallığı'na dahil oluyor ve nihayet
1. dünya Savaşının başlaması ile kente bu kez Almanlar geliyor , savaş sonunda Plonya bağımsızlığına kavuşunca tekrar başkent oluyor ancak kısa bir süre sonra kapıyı çalan 
2. Dünya Savaşı ile Naziler yeniden kente giriyorlar; savaş süresince hemen hemen tamamen yıkılmış olan şehrin 1945'ten itibaren yeniden inşa edilmesi on yıl sürüyor.
 
Bu gün şehir eski ve yeni kent olmak üzere ikiye bölünmüş durumda eski bölüm daha çok Varşova'nın tarihini , yeni kent ise sanat galerileri, tiyatro, konser salonları ile bu günün kültürünü sergiliyor.
 
Kentin ortasından geçen kraliyet yolu, kral Sigismund'un heykelinin bulunduğu kale meydanı, Krakowski caddesi üzerindeki yapılar örneğin Azize Anne Kilisesi, Radziwill Sarayı, Potacki Sarayı, Kutsal Haç Kilisesi eski kentin önemli tarihi eserleri .Eski kent 1980'den itibaren UNESCO koruması altında bulunuyor.
 
Parkları ile ünlü Varşova'nın belki de en güzel parkı Lazienki Parkı.Önceleri halk tarafından av sahası olarak kullanılırmış 1760'larda kral S. August tarafından satın alınarak İngiliz bahçe tarzına göre düzenlenmiş , bir kaç yıl sonra da gölün kıyısına Lazienki Sarayı yapılmış.Bu sarayın yerinde daha önceleri Prens Stanislaw Lubomirski için yapılmış hamam bulunduğundan , " hamam" anlamına gelen Lazienki ismi verilmiş saraya.
Varşova'nın en büyük sarayı Wilanow Sarayı şehrin dışında, 2.Dünya savaşı sırasında harap olan yapı baştan sona yenilenmiş.
 
Ve barok mimari örneklerinin en dikkat çekici olanı Kutsal Haç Kilisesi ; otuzdokuz yaşında hayata veda eden büyük besteci F.Chopin'in kalbi burada gömülü . Elbette Chpoin'in ülkesine hele de Varşova'ya gelmişken şehrin hemen 50 km batısında , ünlü bestecinin doğduğu köy olan Zelazowa Wola'yı görmek üzere yola koyuluyorum; küçük huzur ve keyif verici bir kasaba , bestecinin doğduğu ev 1926 yılında Varşova Chopin Derneği tarafından yenilenmiş ve müze olarak gezginleri ağırlıyor.Ev Polonya'nın her tarafında görülebilen tipik köklü bir aileye ait bir kır evi.Evi çok geniş bir bahçe çevreliyor.Eski kentin içinde de ayrıca bir Chopin Müzesi bulunuyor.
 
Ve son olarak şehrin getto bölümünü geziyorum , 19 Nisan 1943 yılında getto içinde başlayan ayaklanmada ölenler anısına yapılmış bir anıt ve muhtelif heykellerin bulunduğu mekanda Alman Sosyal Demokratlarının efsanevi lideri Willy Brandt 'ın 1970 yılının yedi Aralık günü başbakan olarak Polonya'yı ziyareti sırasında Getto Kahramanları Anıtı önünde aniden diz çökerek özür dilemesinin canlandırıldığı bir duvar kabartması da yer alıyor.