Eskileri Karıştırıyordum


Kimileri çıkıp gitmiş oluyor belleğimden; bir hikâyeleri yok, öylesine dizilmiş sözcükler alt alta, yan yana; ben yazmamışım sanki onları, sanki o hissediş benim değil. Ama bu, aradan geçen onca zamana karşın nasıl hâlâ canlı, nasıl hâlâ tenimi yakıyor martılara serzenişli kıskanç yakarışım! Urla'nın civar köylerinden olan Özbek'ten geri dönecektim o gece yarısı. Konuk olduğum köy evinin sevimli Osman'ı alışverişe Urla’ya gidiyordu. Kahvaltıdan sonra takıldım peşine. Önce gideceğim otobüs firmasının emanetine bıraktık küçük bavulumu. Sonra vedalaştık, meydana yakın işlek sokaklardan birinde indirdi beni. İlk kez geldiğim bu küçük sahil kasabasını tanımaya çalışıyordum. Yorulunca, kıyıda bir balıkçıya oturdum. Beyaz şarap söyledim. Dalgın seyrediyordum aşktan esrimiş (belki de bana öyle geliyordu) martıları. Keskin çığlıklarla havalanıyor, dupduru yaz göğünün mavisine geniş halkalar çiziyor, sonra kıyı ile usulca konuşan dalgalara bırakıyorlardı tekrar kendilerini. Bu cilveleşme sürgit akıp gidiyordu gözlerimin hüznünden. İlerilerde ise gök ile deniz kucaklaşıyor, gök binlerce öpücük konduruyordu denizin tuzlu ıslak dudaklarına. Oysa ben!..
İşte benimle yaşayacak bu beş dizenin hikâyesi.
2016 Haziran
Size Sesleniyorum Martılar
Ödünç verecek aşkınız var mı
Verebilir misiniz istesem sevgili martılar
Denizde kutsanıyor sevdâlarınız sırılsıklam 
Elimi uzatsam alabilir miyim bir parça 
Islak mavi aşkınızdan