Eylül, hüzün...


Sadece hüzün mü?..
Evet eylülün gözleri nemlidir, yüreğimizin de gözü dolar eyllülerde nedense , eylül için yazılır hüzünlü şiirler ve bir şeyler sızlar sanki içimizde bir yerlerde; doğanın sarıdan pembeye, kızıla giderek koyulaşan renklerinde farkına varmadan hassaslaşırız; eylülle birlikte zaman sanki biraz ağırlaşır , ama bu rehavetin lezzeti de bir başkadır.
 
Eylülün kulaklarında zil sesi vardır, okul hazırlıkları yaşanır evlerde ,tatlı telâşlı bir koşturmaca ve heyecanla. Olgun gönüllerde ise eylül , biraz geçmişe özlemdir ; burunların ucunda tüten tebeşir kokusudur belki, belki matbaadan yeni çıkmış, mavi-kırmızı kap kâğıdıyla kaplanmış , üzerlerine etiketleri yapıştırılmış ders kitabı kokusudur; belki de tatil sonrası "eylülde gel" dediğimiz çocuk sevgiliye 
kavuşma heyecanının sessizce hatırlanmasıdır.
 
Ayakkabılıktan yağmur botlarımızı çıkarıp eski mi idare ediyor mu diye bakmak, bahar başında özenle kaldırdığımız kışlıkların arasında tamamen unuttuğumuş olduğumuz yün bir şal, bir ceket ya da atkıyı gördüğümüzde eski bir dostu görmüşçesine içimizin sevinçle ışımasıdır eylül.
Bir tepe üzerinde büyüleyici manzaraya karşı parmak uçlarımıza burnumuza minik minik sarı kızıl boyalar sürülmüşken şövalyenin önünde Monet'cilik oynamaktır eylül.
 
Pazardan alınan rengârenk meyvelerle hazırladığımız, ağızları kırmızılı beyazlı kareli minik peşkirlerle sıkıca kapattığımız marmelad ,reçel kavanozları , turşu küplerinin içimizi kaplayan hazzıdır eylül.
 
Hazırlıksız çıkılan serin akşamda, ürperip titreyince ,sevgilinin sırtından çıkarıp omuzumuza sevgi ile sardığı ceketin şefkat dolu sıcağıdır.Içindeki yün çileleri,değişik renkteki yumakları , inceli kalınlı şişleri ve örgü kitabıyla koltuğumuzun yanıbaşında duran örgü sepetinin kışa hazırlık heyecanıdır.
 
Kimi yalnız başımıza, kimi sevdiğimizle elele doğada yaptığımız uzun yürüyüşlerdir hiç bir şey düşünmeden.Uçları kıvrılmış sarı,pembe,kızıl yaprakların rüzgârın peşi sıra ayak uçla
rımızda telâşlı koşturmacasıdır, sırt çantamızdaki yağmurluk ve katlanmış küçük bir şemsiyedir.
Şarkılar dinlemektir sonbahar aşklarını anlatan.Cadde üzerinde hesapsız avare dolaşırken üşümüş parmaklarımızı kestane kebabın kese kağıdında ısıtmaktır. 
Doğanın muhteşem değişimine , binbir renge bürünmesine, göçmen kuşların yolculuklarına tanıklık etmektir.
Doğanın içimizi coşturan renklerinde yeniden âşık olabileceğimizi içimizin derininde hissedebilmektir eylül.
 
  • Eylül...Hüzünden çok daha fazlası...