Meğer Kentler de Öksüz Kalırmış
Aslında ; hain bakan gözler gibi haince ışıyan sayısız kıvılcımın arasında alevlerin yuttuğu ne enfes cam süslemeler ne çöken zarafet abidesi kuleler ne de ellerini yalvarırcasına göğe doğru uzatmış sütunlardı.Her yalım Paris'in ruhunu dağlıyor ; derin ,asla onarılamayacak büyük yaralar açıyordu gönlünün derinliklerinde. Vakur ve heybetli gölgesinin tarih boyunca sularının üzerinde oynaştığı hemen kıyısındaki Seine Nehri bile dün gece sadece göz yaşlarını akıttı binlerce yıllık yatağında kederinden.
Daha on sekizimde , kısa süreli bir eğitime katılmak üzere gitmiş tıfıl bir öğrenci idim ona vurulduğumda. Yüz yıllara meydan okuyan zarif ve emsalsiz güzelliği ile beni büyülemiş, üzerinde delice kavak yelleri esen başımdan alıp götürmüştü aklımı. Akıp giden yıllar içinde bir kaç kez daha kollarına atıldım eşsiz sevgilimin. Onu hiç unutmadım ; şarkılarla, kitaplarla daima andım onu tatlı tatlı.Kimi Kaldırım Serçesi 'nin sesinde geldi konuverdi gönlümün ucuna, bazen Esmeralda oldu bütün erkeklerin yüreğini hoplatan , sevgi ile su verdi Quasimodo ' ya...
Ve şimdi ardında yaralı gönüller, uzak sevdalar , ölümsüz hatıralar kaldı. Ve bir de gözleri yaşlarla dolu , öksüz Paris kaldı. Notre Dame' ın vedasız terkettiği hüzünlü şehir Paris...