Şaban'dan İvedik'e Evrilme
Her ayın ilk günleri, bir önceki ayın dergilerini elden çıkarmadan önce şöyle bir gözden geçiririm; hani ola ki atladığım, okuyamadığım yazılar kalmıştır.Bazen de çok beğendiğim beni etkileyen yazıları bir kez daha okurum.Işte yine öyle oldu bu defa da .Geçen ayki dergilerden birinde benim de çoktandır üzerinde düşündüğüm , zaman zaman dostlarımla tartıştığım bir gözlemimi sayfasına taşımıştı Livaneli; yazısını bir kere daha okudum. Aklımı kurcalayan ve beni rahatsız eden bu konuya ben de kendi penceremden bakıyorum şimdi.
Evet, toplum yapımız hızla değişiyor, bu değişime koşut olarak Şaban'ın yerini İvedik alıyordu.Peki ne idi ikisinin yani Şaban ile Recep İvedik'in arasındaki fark ve bu iyiye doğru bir evrilme miydi?
Şimdi biraz, solgun benizli, mahçup bakışlı Şaban'ı hatırlayalım isterseniz: Şehirleşmenin hızlandığı, köyden kente göçün başlangıç yıllarında, daha gözü açılmamış, saf, alçakgönüllü, şehrin kenar mahallelerini kendine mesken tutan, şehrin karmaşasından ve kalabalığından başı dönen, henüz şehrin " Fırıldaklarına" akıl erdirememiş ,başında şapkası , ütüsüz pantolonu, dudaklarındaki samimi gülümsemesi ile tertemiz bir Anadolu insanıdır Şaban.Ne var ki akıp giden zaman Şaban'ı şehre alıştırdı, Şaban'ın gözü faltaşı gibi açıldı, artık o oturduğu derme-çatma gecekondunun yerine birkaç katlı kaçak bir bina dikti ; yolu çamurdu ,şehrin merkezine uzaktı , sinemaya tiyatroya ya da ne bileyim konsere gitmiyordu ama olsundu o artık büyük şehirde yaşıyordu, o bir köylü değildi artık, ufaktan bir dükkân açmış, ticarete bile atılmıştı, hele de sırtını iktidarın yandaşlarına dayamış kendini emniyete almıştı, o artık etrafına ürkerek bakmıyordu.Şehre geldiği ilk günlerde utancından doğru dürüst yüzlerine bile bakamadığı kızları küçümsüyordu şimdi, onlara kaba saba davranıyordu.O artık kavgacı , silâh sıkan, etrafına kötü davranan bir Recep İvedik'e dönüşmüştü.Yüzünü kaplayan sakalı ile vahşi bir görüntüsü vardı ve ürkütücü idi bu da sanki onun işine geliyordu ; ürküterek, korkutarak başkalarından birkaç adım önde olmak ; o bunu istiyordu çünkü.
Şaban ve İvedik, her ikisi de tam tamına toplum olarak üzerimize tuttuğumuz aynada bizi yansıtan iki farklı insan tipi.Yani biz yıllar içinde , değişen toplumsal kabûllerimizle toplum olarak Şaban'dan İvedik'e evrilmiştik. Daha da açık bir söylemle ; paranın asla satın alamayacağı birtakım değerleri hiçbir şekilde içine sindirememiş, medeniyetten uzak, okumayan, sorgulamayan,merak etmeyen, cahil, bilgisiz ve parasal gücü ile neredeyse koca dünyayı parmağında çevirebileceğine inanan insanlar olmuştuk, bu çok acıydı elbette ama beni bu geldiğimiz noktadan daha da fazla üzen , düşündüren ise, böylesi olumsuz bir insan tipinin en etkili toplumsal etkileşim araçlarından biri olan beyaz perdeye aktarılması ve sinema sanatı adına topluma sunulması idi.