Heeeey makinist filmi başa sarsana
Uzun tatilin yavaş yavaş sonuna gelirken büyük bir keyifle devam ediyorum sessiz ıssız Ankara 'yı sokak sokak solumaya . Bu gün benim için gerçekten çok özel olan yerlerde dolaşacağım, yalnızım Büdü yok dünkü yorgunluktan sonra minderinde yaşlı bir kocakarı gibi çöreklenmiş tasmasını gösterdim oralı bile olmadı her zaman benden önce kapıya koşardı hiç yüz vermedi onu kendi haline bırakıp yola koyuldum Bahçeli'nin Beşevler kavşağına açılan yönünde ilerliyorum Askerlik Şubesi yerli yerinde az ötesinde bir emlakçı tabelası var oranın yetmişli yıllarda radyo sanatçısı Güneri Tecer'e ait olduğunu hatırlıyorum şimdi vârisleri mi işletiyor el mi değiştirdi bilmiyorum .Evimiz Çarşı durağında idi yedinci caddenin iki sokak arkasında,o zamanlar da yürümeyi severdim uzak demez okula yürürdüm öyle ki kırkikindi yağmurları bile çeviremezdi beni yolumdan bir saçak altında oyalanıp yağmurun hızı kesilince devam ederdim.
Bahçeli Kızılay hattında troleybüsler nam ı diğer boynuzlular çalışırdı bilenler bilir boynuzlularla yolculuk tam bir macera idi sık sık bozulur ya elektrik kesilir ya da boynuz tepedeki telden fırlar ,durulur ; Titrek güçsüz bir kadın sesi - ne oldu niye gitmiyoruz arıza mı var yine mi boynuz çıktı evlâdım -, koltuğunun altında kitaplarıyla bir genç - evet boynuz çıkmış galiba teyzeciğim-diye cevaplarken şöförün homurdanan canından bezmiş aksi sesi duyulur, - arıza var beyler inelim-- inilir arkadan gelen başka bir araca binilir karda kışta.
Tabii bir yandan üniversite olaylarının tırmandığı zamanlardan geçiliyor ,ortalık özellikle bizim okul çok karışık Beşevler kavşağından Çiftlik yönüne gidişte hemen her gün hareketlilik olur arbede yaşanırdı. Şimdiki benzinliğin yerinde, leylak renkli minderli sandalyeleri ve yine aynı renkten masa örtüleriyle Reyhan pastanesi kargaşadan canını kurtaranların sığınak yeriydi.
Bu cadde üzerinde öğrenciden daha çok polis asker olurdu biz de boş durmazdık elbette başımızda kavak yelleri esiyor falan ama sıkı devrimciyiz bir yandan da, bildiri dağıtıyoruz panellere toplantılara katılıyoruz Marx Engels okuyoruz bilgilenmeye çalışıyoruz aramızda kitap alışverişi oluyor.
Fevzi çakmağın hemen başında Aydos büfe hala orada o zamanlar poğaça da satıyordu okula gidişte açsam poğaça ve sigara alırdım sigaraya ilk merhaba dediğim zamanlarım biraz özenti biraz büyüme hevesi. Her şeyin siyasallaştığı bu yetmişli yıllarda Birinci solcuların sigarasıydı ben fason Bulgar üretimi Samsun alırdım. Bu cadde hayatımın önemli bir bölümünün en güçlü en yakın tanığıdır ,sınav heyecanları gençlik uçarılıkları bir şeyler olma telaşı sevdaya dahil olmalar ve hep fransızca şarkılar...
Okul yolunda sigara molalarının en keyifli yeri ortadaki geniş refüjdü yarı çim yarı toprak alanda bağdaş kurulur bir sigara tüttürülür sonra devam.
Türkiye'nin kendi yağında kavrulduğu kapalı pazar ekonomisinin yokluk yılları blue jean yani Kot la yeni yeni tanışıyoruz İzmir caddesindeki amerikan pazarlarında satılıyor rahat kirini belli etmiyor ütü istemiyor tam öğrenci işi işte o rahatlıkla yollara çöküveriyoruz jean lerimizle.
Bahçeli'nin Milli Kütüphane ye bakan başında Arılar pastanesi dördüncü cadde üzerinde Rio ve Yüksel pastanesi henüz "cafe " kültürünün yeşermediği dönemlerde kuru pastaları yaş pastaları pötibör leri ile gerçek bilindik pastanelerdi. Eskiden misafir geldiğinde ikramlıklar evde hazırlanırdı ama zaman içinde biraz tavsamaya yüz tuttu bu gelenek zaman zaman annemin bizleri Rio ya da Yüksel pastanesine gönderip misafirler için tuzlu tatlı bir şeyler aldırdığını hatırlıyorum.
Bir kentte yaşamaya başlarsın o kentte büyürsün sen olursun ömrünü anılarında biriktirirsin yaşadığın o kenti çok seversin o da seni bağrına basar onda kendini bulursun .
Bu uzun tatilde sessiz ıssız Ankara ve anılarımla kucaklaştım geçmişi yeniden yaşadım.
Harikaydı, bu günleri de geçmişin hanesine sevgiyle kaydettim.